Acaba yeryüzünde kaç ulusun Atasözü var ki, Çince'den tüm dünya dillerine
çevrilerek hep aynı anlam ve değerini bulmuş olsun ?
"Sana yapılmasını
istemediğin şeyi başkalarına yapma".
Bunu söyleyen, ne bir din kurucusu, ne bir Tanrı elçisi ne de bir reformcu. Tam tersine tıpkı bizim gibi yalınkat ve yalınayak birisi, özgün aklı ve düzgün düşünceleriyle.
Bu yücelik ile zamana dayanma sürekliliği nasıl olmuş ? Onun sözlerini, zaman çarkı, diğerleri gibi nasıl aşındıramamış ?
Bunu söyleyen, ne bir din kurucusu, ne bir Tanrı elçisi ne de bir reformcu. Tam tersine tıpkı bizim gibi yalınkat ve yalınayak birisi, özgün aklı ve düzgün düşünceleriyle.
Bu yücelik ile zamana dayanma sürekliliği nasıl olmuş ? Onun sözlerini, zaman çarkı, diğerleri gibi nasıl aşındıramamış ?
Öncelikle bir
görelim Kung Fu kimdir? Kung Fu Dsı, Çin dilinde
ve Lu derebeyliğinde "Filozof ve Üstat" anlamına
gelen "Kung" adı ile başlar.
Zamanla Cizvit Papazları bu adı Latince'ye uyarlayarak "Konfüçyüs"demişler ve öylece dünyaya yayılıvermiş. Acaba nesi var ki, bunca yıkım ve değişimlere karşın, insanlık yirmi beş yüzyıldan beri bu sarı yüzlü Çinli örgütçüyü dinliyor ve halen belâlar, bunalımlar ve dar zamanlarında birbirlerine hep onun ağzı ile sesleniyorlar;
Zamanla Cizvit Papazları bu adı Latince'ye uyarlayarak "Konfüçyüs"demişler ve öylece dünyaya yayılıvermiş. Acaba nesi var ki, bunca yıkım ve değişimlere karşın, insanlık yirmi beş yüzyıldan beri bu sarı yüzlü Çinli örgütçüyü dinliyor ve halen belâlar, bunalımlar ve dar zamanlarında birbirlerine hep onun ağzı ile sesleniyorlar;
"Karanlıktan
yakınıp sızlanacağına, ne olur bir mum da sen yaksana".
Ortalama 2600 yıl önce Çin'de yaşamış, çağına ve sonraki dönemlere ışık tutmuş büyük bilge Konfüçyüs, söz ve düşünceleri sönmeyen bir meşale gibi günümüze değin gelmiş ve değerinden hiçbir şey yitirmemiştir.
Ortalama 2600 yıl önce Çin'de yaşamış, çağına ve sonraki dönemlere ışık tutmuş büyük bilge Konfüçyüs, söz ve düşünceleri sönmeyen bir meşale gibi günümüze değin gelmiş ve değerinden hiçbir şey yitirmemiştir.
Konfüçyüs'ün öğretileri
Budizm ve Taoizm'den daha sonraları hemen Çin ülkesine yayılmış ve kendisi
istemediği halde, günün birinde toplumun Konfüçyanizm felsefesini
oluşturuvermiş. Hani mitolojideki yarı Tanrılar benzeri.
Gönülsüzce, görünmeyenlere, masallara karışmış öylesine. Oysa o, göklere ve öteki dünyaya sığınmadan tüm gücünü doğadan ve insan kardeşlerinden almış.
Gönülsüzce, görünmeyenlere, masallara karışmış öylesine. Oysa o, göklere ve öteki dünyaya sığınmadan tüm gücünü doğadan ve insan kardeşlerinden almış.
Şimdi biz onun sade ve
bilge kişiliğini tanımaya çalışalım;
İlginç yaşan serüveninde nasılsa benekli sislere, parçalı karaltılara bürünse bile. Ölümünden az önce bir öğrencisinin dua hakkındaki sorusuna "Benim duam yaşamımdır" demesi gibi.
İlginç yaşan serüveninde nasılsa benekli sislere, parçalı karaltılara bürünse bile. Ölümünden az önce bir öğrencisinin dua hakkındaki sorusuna "Benim duam yaşamımdır" demesi gibi.
Kung Fu üç yaşında
öksüz, annesi ise on sekiz yaşında dul kalır. Her yoksul ve dulun çektiği
acıları beraberce çekerler. Şimdi öyküsünü kendisinden dinleyelim.
15 yaşımda öğrenmeye
gönül verdim,
30 yaşımda sağlam olarak yere basıyordum,
40 yaşımda tereddütlerimi yenmiştim,
50 yaşımda göklerin emrinin ne olduğunu biliyordum,
60 yaşımda buyrukları yumuşak başlılıkla dinliyordum,
30 yaşımda sağlam olarak yere basıyordum,
40 yaşımda tereddütlerimi yenmiştim,
50 yaşımda göklerin emrinin ne olduğunu biliyordum,
60 yaşımda buyrukları yumuşak başlılıkla dinliyordum,
Çünkü artık beni
yanıltamayacaklarını ve dengenin sınırını aşamayacaklarını biliyordum.
Konfüçyüs 19'unda kendi soyundan bir kızla evlenir, çocukları onun yolunu izlemezler. 21 yaşında, Lu da özel bir okul açar ve öğrencilerini kendi özel yöntemi ile seçer.
23 yaşında annesinin ölümü ile görevinden ayrılır, üç yıl yas tutar. Bu süre içinde kendisini milletinin tarih şiir ve felsefesini incelemeye adar.
Konfüçyüs 19'unda kendi soyundan bir kızla evlenir, çocukları onun yolunu izlemezler. 21 yaşında, Lu da özel bir okul açar ve öğrencilerini kendi özel yöntemi ile seçer.
23 yaşında annesinin ölümü ile görevinden ayrılır, üç yıl yas tutar. Bu süre içinde kendisini milletinin tarih şiir ve felsefesini incelemeye adar.
Bir gün Konfüçyüs oğlu
Lee'ye "Şiir üzerine çalışıyor musun?" diye sorar. Lee utangaç bir
yüzle "hayır" cevabını verir. Bunun üzerine Konfüçyüs "Çalışma
ve inceleme yapmayan bir insan yüzünü duvara dönmüş bir kimseye benzer. Yüzünü
hep duvara dönük bir kimsenin güzel bir şey görmesine olanak var mıdır?"
der.
Konfüçyüs 56 yaşına
gelince, Chung Tu şehrinin insanları kendisine baş yargıçlık görevini
önerirler. Bir yıl geçmeden Chung-Tu halkı sorunsuz ve huzurlu bir topluma
dönüşür. Bunun sırrını üstat şöyle açıklamaktaydı ;
"İyi olanları
ödüllendirdim. Kötü olanları cezalandırdım."
Onları daha mutlu hale nasıl getirdin? sorusuna da üstat şöyle cevap verir;
"Akıllı insanları seçip onları öğretmen yaptım ve herkese kendi çocuklarıymış gibi bakmalarını söyledim. İnsanlara iyiyle kötüyü anlatmak her zaman kolay değildir."
Onları daha mutlu hale nasıl getirdin? sorusuna da üstat şöyle cevap verir;
"Akıllı insanları seçip onları öğretmen yaptım ve herkese kendi çocuklarıymış gibi bakmalarını söyledim. İnsanlara iyiyle kötüyü anlatmak her zaman kolay değildir."
Daha sonra Konfüçyüs,
adalet bakanlığına getirilir. Üst düzey yöneticileri çağırarak şöyle der.
"Halkın peşinden gideceği iyi yöneticilere ihtiyacı vardır. Yöneticileri bozuk olursa, vatandaşlar da bozulurlar."
"Halkın peşinden gideceği iyi yöneticilere ihtiyacı vardır. Yöneticileri bozuk olursa, vatandaşlar da bozulurlar."
İyi olmanın tek kuralı
şudur ;
"Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyleri siz de başkalarına yapmayın".
"Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyleri siz de başkalarına yapmayın".
Konfüçyüs'ün
tartışmaktan hoşlandığı konu eğitimin önemiydi. O bilginin evrendeki en büyük
iyilik olduğuna inanıyor ve ;
"Her zaman okuyup öğrenmek iyi şeydir ama insanların gençken iyi bir eğitim görmeleri çok daha yapıcıdır" diyordu.
"Her zaman okuyup öğrenmek iyi şeydir ama insanların gençken iyi bir eğitim görmeleri çok daha yapıcıdır" diyordu.
"Kötülüğe iyilikle
karşılık vermek doğru ve iyi olur muydu?" şeklindeki bir soruya ;
"Hayır. O zaman iyiliğe nasıl karşılık verirdim. İyiliğe iyilikle, kötülüğe de adaletle karşılık veriniz" şeklinde yanıtlamıştır.
"Hayır. O zaman iyiliğe nasıl karşılık verirdim. İyiliğe iyilikle, kötülüğe de adaletle karşılık veriniz" şeklinde yanıtlamıştır.
Öğrencilerinden
biri "sevgi nedir?" diye sordu. Konfüçyüs;
"Bütün insanlığı sevmek. İşte sevgi budur! Bütün insanlığı sevmek demek karşılığını düşünmeden gayret göstermektir. İyiliği bu dünyada mükafatını göreceğiniz için değil, ona sadece iyilik yapmaktan haz ve sevinç duyduğumuz için yapmak, iyiliği sevmektir. Sevginin ödülü yine kendisidir. Sevgi her şeyi güzelleştirir. Sevgi barış getirir. Sevgi ile dolu bir kalp yanlış bir şey yapmaz." diye yanıtladı.
"Bütün insanlığı sevmek. İşte sevgi budur! Bütün insanlığı sevmek demek karşılığını düşünmeden gayret göstermektir. İyiliği bu dünyada mükafatını göreceğiniz için değil, ona sadece iyilik yapmaktan haz ve sevinç duyduğumuz için yapmak, iyiliği sevmektir. Sevginin ödülü yine kendisidir. Sevgi her şeyi güzelleştirir. Sevgi barış getirir. Sevgi ile dolu bir kalp yanlış bir şey yapmaz." diye yanıtladı.
Konfüçyüs yetmiş
yaşındayken öldü. Konfüçyüs'e çok benzeyen bir torun bıraktı. Keigh adındaki bu
çocuk dedesinin yanından ayrılmıyordu. Konfüçyüs torunu tarafından öğretilenin
israf olup gitmeyeceğini, yaşatılıp geliştirileceğini görüp mutlu öldü. Torunu
Keigh, Konfüçyüs' a "Bir adama ne zaman bilgili denir?" diye sordu.
"Peki daha önce
sen söyle bakalım. Bir adama ne zaman iyi okçu denir?"
Attığı hedefi vurursa.
Attığı hedefi vurursa.
"Bilgi için de
aynı şey söylenebilir. Okçulukta hedefi bilmek marifet sayılmaz. Marifet hedefe
isabet ettirmektir. İyi davranış ve anlayışla hedefine erişen insana da bilgili
denir. Bilgili insan her çeşit aşırılıktan kaçınır. Yeteri derecede ileri
gitmemek kötüdür. Aşırı uçların arasında kalabilen insan, bilgi ve anlayış
sahibidir."
Bir insan çok ileri
gitmediğini, orta yere kadar ilerlemiş olduğunu nasıl bilebilir?
İyi olan hayat nasıl yaşanır?
İyi olan hayat nasıl yaşanır?
"Sağduyu işte.
İyiye tutun. Sevgiyle dol. Sanatla ilerle. İyi hayat yaşamanın yolları
bunlardır."
Konfüçyüs İ.Ö.478 de
öldü. Konfüçyüs bir din öğreticisi değildi. Ve öğretileri yalnızca doğruluk ve
yaşama ile ilgili idi. Konfüçyüs doktrininde insandaki akla hitap edilmekte ve
mistisizm ile, doğaüstü kudretlere çağrı bulunmamaktadır. Konfüçyüs öğretilerin
de metafiziğin yeri olmamıştır. Konfüçyüs mantığının büyük ilkesi şu sözlerinde
açıklanmaktadır.
"İnsan, bildiği
şeyi bildiğini bilmeli. Bilmediği şeyi bilmediğini bilmelidir. Gerçek bilgi
işte budur."
Konfüçyüs insanı iyi
muhakeme etmeye, düşünce ve sözlerini iyi ifade etmeye yönelten bir mantık, iyi
yaşamaya sevk eden bir ahlâk kurmak amacını gütmüştür. Konuşmanın, gelenek ve
göreneklerin bir disiplinini kurmak istemiştir.
Başka bir deyişle Konfüçyüs'ün tamamen insani olan ahlâki, eski geleneklerin içinden, herkes için kabule değer olan canlı unsurları da bulup çıkarmak istemiştir.
Başka bir deyişle Konfüçyüs'ün tamamen insani olan ahlâki, eski geleneklerin içinden, herkes için kabule değer olan canlı unsurları da bulup çıkarmak istemiştir.
Konfüçyüs' e göre;
"İyiliksever insan bir bilgedir, okuyup öğrenerek gelişir ve yetişir. Namuslu insan ancak kendi kendini geçmeye uğraşır. Kötü giyinmesi ya da karnını iyi doyurmamış olması utanç verici bir durum değildir.
Yaşamak için para kazanmak gerekir ama para kazanmak için yaşamamak gerekir."
"İyiliksever insan bir bilgedir, okuyup öğrenerek gelişir ve yetişir. Namuslu insan ancak kendi kendini geçmeye uğraşır. Kötü giyinmesi ya da karnını iyi doyurmamış olması utanç verici bir durum değildir.
Yaşamak için para kazanmak gerekir ama para kazanmak için yaşamamak gerekir."
Konfüçyüs'ün söz ve
konuşmalarına Lun Yu denilmektedir. Konfüçyüs'e"adamlılığın" ne
olduğunu sorarlar.
"Yalnızken ciddi ol. Görev başında saygılı ol. Başkaları ile ilişkilerinde vicdanlı ol hatta düşmanların içine girsen bile bu davranışlarını değiştirme."
Konfüçyüs; "Kesin kararlılıkla, az konuşma birleşti mi adamlılık yakındır. Kimin aklı varsa mutlaka iyi konuşur. Ama kim iyi konuşursa mutlaka akıllı değildir. Seçkin kişinin mutlaka cesareti vardır. Ama her cesur olan mutlaka seçkin değildir. Üstün insan yoksulluk için tasalanmaz. Gerçek insan tasalanır."
"Yalnızken ciddi ol. Görev başında saygılı ol. Başkaları ile ilişkilerinde vicdanlı ol hatta düşmanların içine girsen bile bu davranışlarını değiştirme."
Konfüçyüs; "Kesin kararlılıkla, az konuşma birleşti mi adamlılık yakındır. Kimin aklı varsa mutlaka iyi konuşur. Ama kim iyi konuşursa mutlaka akıllı değildir. Seçkin kişinin mutlaka cesareti vardır. Ama her cesur olan mutlaka seçkin değildir. Üstün insan yoksulluk için tasalanmaz. Gerçek insan tasalanır."
Faydalı olan üç çeşit
dost, zararı olan üç çeşit dost vardır;
· Dürüst insanlarla
dostluk,
· Dengeli insanlarla dostluk,
· Deneyimli (Tecrübe)insanlarla dostluk faydalıdır.
· Dengeli insanlarla dostluk,
· Deneyimli (Tecrübe)insanlarla dostluk faydalıdır.
· Yüze gülücülerle
dostluk,
· İçinden pazarlıklılarla dostluk,
· Gevezelerle dostluk zararlıdır.
· İçinden pazarlıklılarla dostluk,
· Gevezelerle dostluk zararlıdır.
Faydalı olan üç çeşit
zevk, zararı olan üç çeşit zevk vardır.
· Sanat ve kültür yolu
ile nefsine (ego) egemen olma zevki,
· Başkalarının meziyetleri üzerinde konuşma zevki,
· Birçok değerli dostları olma zevki faydalıdır.
· Başkalarının meziyetleri üzerinde konuşma zevki,
· Birçok değerli dostları olma zevki faydalıdır.
· Şatafat zevki,
· Boş gezmek zevki,
· Boğazına düşkünlük zevki zararlıdır.
· Boş gezmek zevki,
· Boğazına düşkünlük zevki zararlıdır.
Yaşlı bir kişinin
yanında bulunurken kaçınılması gereken üç kusur vardır;
· O sana söz söylediği
zaman konuşmak. Bu terbiyesizliktir.
· O sana söz söylediği zaman yanıt vermek. Bu içten pazarlılıktır.
· Onun yüzünün ifadesine bakmadan konuşmak. Bu da körlüktür.
· O sana söz söylediği zaman yanıt vermek. Bu içten pazarlılıktır.
· Onun yüzünün ifadesine bakmadan konuşmak. Bu da körlüktür.
Üstün kişinin düşündüğü
dokuz şey vardır;
· Gördüğü zaman
açıklığı düşünür.
· İşittiği zaman belirliliği düşünür.
· Yüzünün ifadesinde tatlılığı düşünür.
· Davranışlarında vakarını düşünür.
· Sözlerinde doğruluğu düşünür.
· İşlerinde dürüstlüğü düşünür.
· Şüphelerinde soruları düşünür.
· Kızgınlığında (bundan doğacak) sonuçları düşünür.
· Aldığı zaman borcunu düşünür.
· İşittiği zaman belirliliği düşünür.
· Yüzünün ifadesinde tatlılığı düşünür.
· Davranışlarında vakarını düşünür.
· Sözlerinde doğruluğu düşünür.
· İşlerinde dürüstlüğü düşünür.
· Şüphelerinde soruları düşünür.
· Kızgınlığında (bundan doğacak) sonuçları düşünür.
· Aldığı zaman borcunu düşünür.
Daha doğuştan bilgiye sahip olman; Bu en üstün derecedir.
Öğrenerek bilgi edinmek; Bu ondan sonraki derecedir.
Zorluk çekmek. Ama gene de öğrenmek; Bu da daha sonraki derecedir.
Zorluk çekmek ve öğrenmemek; Bu bayağılığın en aşağı derecesidir.
Yaradılıştan bütün
insanlar yakındır. Alışkanlıklarla birbirlerinden uzaklaşırlar.
İnsanların beni tanımayışlarına hiç üzülmem. Beni üzen insanları tanıyamamaktır.
Bildiği şeyler için biliyorum demek, bilmediği şeyler için de bilmiyorum demek, işte bu bilmektir.
Hiç elde edemeyeceksin gibi, ama gene de onu kaybetmekten korkarak öğren.
Şimdiye kadar kimseyi görmedim ki, kadın güzelliğini sevdiği kadar ahlâk değerlerini de sevsin.
İnsanların beni tanımayışlarına hiç üzülmem. Beni üzen insanları tanıyamamaktır.
Bildiği şeyler için biliyorum demek, bilmediği şeyler için de bilmiyorum demek, işte bu bilmektir.
Hiç elde edemeyeceksin gibi, ama gene de onu kaybetmekten korkarak öğren.
Şimdiye kadar kimseyi görmedim ki, kadın güzelliğini sevdiği kadar ahlâk değerlerini de sevsin.
Üstat dört şey
önerirdi;
1. Sanat
2. Töre
3. İşini özenle yapış
4. Sadakat
1. Sanat
2. Töre
3. İşini özenle yapış
4. Sadakat
Üstatta üç şey yoktu;
1. Kesin kanı
2. Peşin yargı
3. Bencillik
1. Kesin kanı
2. Peşin yargı
3. Bencillik
Büyük bilge
Konfüçyüs'ün bir sözü ile konumuzu tamamlamak isteriz
"Kendi kalbine baktığın zaman, orada kötü bir şey göremezsen, üzülecek ve korkacak ne vardır?"
"Çabuk sonuçları isteme. Küçük çıkarları da arama. Eğer çabuk sonuç almak istersen son amacı elde edemezsin."
"Eğer ufak çıkarlar yüzünden yolunu kaybedersen, büyük şeyleri başaramazsın."
Eğer kişi sürekli olarak "yapacağım doğru şey nedir?" diye sormazsa onun durumunun ne olacağını gerçekten kimse bilemez.
"Kendi kalbine baktığın zaman, orada kötü bir şey göremezsen, üzülecek ve korkacak ne vardır?"
"Çabuk sonuçları isteme. Küçük çıkarları da arama. Eğer çabuk sonuç almak istersen son amacı elde edemezsin."
"Eğer ufak çıkarlar yüzünden yolunu kaybedersen, büyük şeyleri başaramazsın."
Eğer kişi sürekli olarak "yapacağım doğru şey nedir?" diye sormazsa onun durumunun ne olacağını gerçekten kimse bilemez.
Bu öğretiler, gerek
simgesel derecelerde ve üst derecelerde temel kavramlar olarak ele alınmakta ve
insanın düşünsel ve ahlâki evrimi için önemli kilometre taşlarından birini
oluşturmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder