Booking.com

“Zor ve negatif insanlar” her yerde, nasıl onlarla başa çıkarsınız?


Evet doğru, kaçınamayacağımız bir gerçek var ki zor ve negatif insanlar evde, apartmanda, iş yerinde, trafikte, markette, bankada, sinemada eşimiz, çocuğumuz, iş arkadaşımız, patronumuz, komşumuz, dostumuz, sokaktaki insan olarak kısaca her yerde… Peki ne yapacağız?



Toplum hayatı içerisinde insanlarla beraber yaşarken, genelde hepimizin beklentileri birbirimizden çok da farklı değil… Aslında zaten olması gereken ama olduramadığımız sorunsuz ilişkiler…

Sorunsuz ilişkiler kurabildiğimiz, bizi mutlu edebilecek insanların olduğu ve çatışmalardan uzak ortamlarda olabildiğimiz, huzurumuzu ve günlük ruhsal dengemizi bozabilecek, bize zorluk çıkartacak her türlü insan ve olaydan uzak kalabildiğimiz, saygı duyulduğumuz, takdir edildiğimiz bir günlük hayat döngüsü içerisinde yer alabilmek…

Her geçen gün zorlaşan yaşam koşullarının daha da çok gerginleştirdiği bir toplum içerisinde yaşadığımızı, etrafımızda, iş yerinde, evde, sokakta kısaca her yerde rastlayabileceğimiz zor ve geçinilmesi güç insanların ne kadar çok olabileceğini varsayarsak; aşırı iyimser beklentilerle günümüzü geçirebileceğimizi düşünmek biraz Polyanna tarzı bir yaklaşım olacaktır tabi… Peki bu beklentilerimizin en azından bir kısmını da olsa karşılayabilmek, günümüzü mümkün olduğunca olumlu ve pozitif geçirebilmek için ne tür yaklaşım yöntemleri uygulayarak bu zor insanlarla başa çıkabiliriz?
“ Aslında belki de ilk yapmamız gereken çevremizdeki insanların bizimle aynı vizyonda ve bakış açısında olamayacağını, onları kendileri istemedikçe değiştiremeyeceğimizi kabul edebilmemiz…”





Bu insanlar, bir türlü ne yaparsak yapalım kendimizi kabullendiremediğimiz annemiz, babamız, kardeşimiz, sürekli mutlu edebilmek adına kendimizden sınırsızca verdiğimize inandığımız halde bir türlü memnun olmayan, sürekli söylenen eşimiz ya da başkaldıran, söz dinlemeyen çocuğumuz olabilir. Ya da sorunları ya da talepleri hiç bitmeyen bir arkadaşımız veya fikirlerimiz konusunda bir türlü ikna edemediğimiz meslektaşımız ya da müşterimiz olabilir.

Hatta bir pazar sabahı uykuya doyamadığınız bir anda, sabahın saat sekizinde topuklu terlikleri ile üst katımızda şuursuzca gezinen, televizyonunun sesini sonuna kadar açan komşumuz ya da trafikte en gidilebilir süratli halimizle seyir ederken bile arabamızın arka tamponuna yapışmak istercesine bizi sıkıştırarak kaza yaptırmaya uğraşan, selektör ve korna bağımlısı sabırsız, kavgacı bir sürücü de olabilir. İşte bütün bu insanların hiçbirini değiştiremeyeceğimizi bilmek, ıssız bir adaya yerleşemeceğimize göre de onlarla yaşamaya devam etmek durumunda olduğumuzu kabullenmek ve önlemlerimizi almak zorundayız.

Madalyonun bir de diğer bir yüzü daha var ki; bizler de, farkında olmadan kimi zaman etrafımızdaki diğer insanların enerji ve sabırlarını tüketiyor ya da bize yapılmasından hoşlanmadığımız davranışları gene belki de farkında olmadan başkalarına yapıyor olabiliriz. Gerek ailemizdeki bireyler, akrabalarımız gerekse sosyal ya da iş çevremizdeki birileri tarafından “zor insan” olmakla nitelendirilebiliriz.

Karşılıklı ilişkilerdeki sorunlar çoğunlukla sadece tek taraftan kaynaklanmamaktadır. Bu nedenle, belki de öncelikle kendimizi, ilişkilerimizi ve davranışlarımızı gözden geçirmemiz ve değerlendirebilmemiz ön plana çıkıyor. Önyargılı algılarımızı biraz daha yumuşatabilmemiz, duygu ve öfke denetimlerimizi yapabilmemiz, bize yapılan davranışlara karşı gösterdiğimiz tepkilerimizin doğru ya da yanlışlığını değerlendirerek kendi öz benliğimizi daha çok tanımamız; zor insanlarla başa çıkma becerileri geliştirirken daha verimli yöntemler üretebilmemiz ve sağlıklı iletişim kurabilmemiz açısından bize kolaylık sağlayabilecektir.

Genel tanım olarak ele alırsak “zor insan”; düşünce ve davranışları nedeniyle iletişim kurmakta güçlük çekilen, iletişime kapalı insan olarak kısaca tarif edilebilir. Aşırı kaprisli, gereğinden fazla hırslı ve inatçı, aşırı eleştirici, agresif, asla hatasını kabullenmeyen, karşısındakini dinlemeyen hatta konuşturmayan, sürekli kendi haklılığını dile getirirken karşısındakinin haklılığına önem vermeyen, düşüncelerini ve duygularını kelimelerle dile getirmek yerine sürekli başkalarının kendisini çözmesini bekleyen, bilgi ve deneyimi yeterli olsun, olmasın kendini bilirkişi olarak adlandıran, empati kuramayan, sürekli şikayetçi, memnuniyetsiz ve olumsuz tipteki insanlar genellikle “zor insan” olarak tabir ettiğimiz kişilik özelliklerini taşıyan insanlar sınıfına girmektedir.


Zor insan diye nitelendirdiğimiz insanlar aslında zor davranış yapıları olan insanlar… Bazı zor insanlar sürekli konuşurlar ama hiç dinlemezler ya da hep son sözü söylemenin onların hakkı olduğuna inanırlar. Bazısı asabidir. Bazısı ise sürekli sizi eleştirir, bazısını da ne yaparsanız yapın hiç memnun edemezsiniz.

Sınırlarımız karşımızdakiler tarafından zorlanmaya başladığında, öfkemizi kontrol edemeyip isyan ettiğimiz her an tartışmaya mı başlayacağız? Ya da birilerine bütün uğraşımıza rağmen derdimizi bir türlü anlatamıyor, sonunda da çileden çıkıyorsak ve bu duruma sebep veren kişi işte o “zor insan” olarak tabir edilen kişilerden biriyse gidip yakasına mı yapışacağız?

Her ne olursa olsun toplum içerisinde yaşamak durumunda olan bir birey olarak ve en önemlisi kendimize olan saygımızdan dolayı bu tarz bir davranışta bulunmaya hakkımız olmadığına kendimizi ikna etmek durumundayız.

Sokakta, trafikte veya topluma açık alanlarda belki de bir kereliğine gördüğümüz ve bu tür sıkıcı diyaloglar içerisine girmeye maruz kaldığımız, ama gene de saygı duymak durumunda olduğumuz “zor insanlar” ertesi günkü veya ilerideki yaşantımızda etkin bir rol oynamayacaktır. Ama ya bu “zor insanlar” her gün görüp, uzun zaman dilimlerini paylaşmak durumunda olduğumuz aile, iş veya arkadaş çevremizde yer alıyorsa? İletişimde uygulanabilecek en olumlu davranış karşımızdaki insan ne kadar “zor insan” grubuna giriyor olursa olsun sakinliği, dinginliği ve soğukkanlılığı elden bırakmamak mı dersiniz?


Zor insanlar; çoğunlukla tutumu herkese karşı aynı olan insanlardır. Bu nedenle de bu kişileri öfkeyle ya da sert tepkilerle karşılık vererek yenmeyi başarmak pek de kolay değildir. Haksızca hatta kırıcı ve saldırganca davranışlara maruz bırakılsak bile her ne olursa olsun seçebileceğimiz en iyi yaklaşım yolu; konuşurken kullandığımız üsluba, karşı tarafa vermek istediğimiz mesajı ne kadar doğru verebildiğimize ve karşı tarafın verdiği mesajı ne kadar doğru alabildiğimize, ne derecede sorun çözülebilir bir insanla karşı karşıya olduğumuza seri bir şekilde karar verebilmektir.

Her türlü iyi niyetli çabamıza rağmen karşı taraftan halen verimli bir sonuç, yapıcı bir geri bildirim alamıyorsak, karşımızdakine karşı sabrımızın tükendiğini ve kontrolümüzü kaybetmeye başlayacağımızı hissediyorsak, daha sonra pişman olacağımız sözler veya davranışlardan kaçınabilmek için seçilebilecek en iyi yöntem o kişiden ya da ortamdan o an için de olsa bir süre uzaklaşabilmektir.
Zor insanlara belki de uygulanabilecek, en iyi yöntem ne olabilir?


Zor insanlara belki de uygulanabilecek, en iyi yöntem kendimizi ifade ederken ve fikirlerimizi savunurken polemiğe girmeden, net kelime ve cümleler kullanarak konuşmak, saldırgan veya öfkeli tavırlar karşısında sakin, soğukkanlı ama kendimizden emin bir tavırla karşılık vererek hareket edebilmek, iyi bir dinleyici olmaya çalışmak, düşüncelerimizi ifade edip, savunurken kendimizi karşımızdaki kişinin yerine de koyarak daha yapıcı yaklaşımlar içerisinde olmaya çalışmak ve tartışmaya girmeme dinginliğini ve sabrını göstererek sorunu çözebilmek olabilir.
Alphonse Karr’dan güzel bir söz:


“Her insanın üç kişiliği vardır; ortaya çıkardığı, sahip olduğu ve sahip olduğunu sandığı…”

alıntıdır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder