Duygularımız, değerlerimiz ve yeteneklerimizin farkındalığı ile ilgili olarak, sahip olduğumuz karakteri tanımlamak için “içimizdeki çocuk” terimini kullanırız. Ayrıca, kim olduğumuz ile ilgili mutlu olma yetimiz de bu terim ile ilişkilendirilir.
İçimizdeki çocuğun, çocukluğumuzdan bu yana başlayan gelişimi, hayatlarımız boyunca sürer. Acının, keder veya sıkıntının had safhaya ulaştığı zamanlarda, içimizdeki çocuk tekrar kendini belli eder. Özellikle çocukluğumuzda çözüme kavuşmamış duygusal çıkmazlar ve anlaşmazlıklar durumunda içimizdeki çocuğu en çok hissederiz. Ancak sahip olduğumuz her şeyin hepsi ne tamamen kaybolur ne de tıkanık bir biçimde kalır. İç refahımızı sağlığına kavuşturup, sahip olduğumuz imajı yeniden şekillendirebiliriz.
Çocukluk bir keşif zamanıdır
Çocukluk döneminde, benlik kavramı gelişir. Başka bir deyişle, kendimize ait olan görüntüyü yarattığımız zamandır. Bu görüntü, büyük oranda ailelerimizin ve hayatımızdaki yetişkinlerin bize davranış şekilleri, deneyimlerimiz ve karşılaştığımız koşullar nezdinde şekillenir.
Gençken, hayatımızdaki yetişkinler bize birer ayna gibi gelir. Onlara baktığımız zaman, kim olduğumuza dair ilk emareleri görürüz. Yetişkinler ile geçirdiğimizi süre zarfı içerisinde kendimizi tanıyıp kim olduğumuzu anlarız. Bazen, anne ve babalarımız, bizler için ellerinden gelenin en iyilerini yapmaya çalışsalar da, bunun olacağına dair kesin bir kural yoktur. Hepimiz birer çocukken, neye ihtiyacımız olduğunu bilemezdik. Tam olarak neye ihtiyacımız olduğunu bilemediğimizden, bunu anne ve babalarımızdan ya da diğer yetişkinlerden de tam olarak bekleyemeyiz.
Bu nedenle, bazı duygusal boşluklar, belli acılar ve hüzünler ve hatta çocukluk travmaları ile büyümüş olabiliriz. Bu travma bilinçsiz, bastırılmış olabilir ve içimizde olduğunu bilmesek bile, ruhumuzda bir iz bırakabilir.
Çocukluğunu kaybetmek
Çocukluk, hayatımızdaki mutlu bir zaman dilimi olmadığında, bizler duygusal olarak yetersiz bir şekilde büyürüz. Bu yüzden, çocukluk çatışmalarımızı çözmeden yetişkinliğe ulaşıyoruz. Bunun nedeni bilinç altımız ile ilgili olabilirken, kişisel memnuniyetsizlik duygusu, çocukluktan yetişkinliğe geçişte de var olmaya devam edecektir.
Birer yetişkin olduğumuzda, çocukluğumuzun farklı bölümlerini pek fazla hatırlamayız. Sanki isteğe bağlı bir unutkanlık hastalığımız var gibi olur. Bu, çözülememiş iç çatışmalarımızın bir belirtisi olabilir.
Birer yetişkin olduğumuz zaman, içimizdeki çocuğu kaybedeceğiz. Kendi kendimizden memnun olma yetimizi unutacağız. Yetişkinliğe erdiğimiz zaman, çocukluğumuzun masumiyet umudunu yitiririz. Hayata dair herhangi bir planımız ya da hayalimiz olmaz. Ayrıca, kafamızı dağıtmak ve zaman öldürmek için de artık oyunlara dalıp kaybolmayız. Böylece, hayatımız kayıtsızlaşır, ciddi, hüzün ve hoşnutsuzluklar ile dolu olur.
“Oyunla ve sadece oyun oynayarak, bir çocuk ya da bir yetişkin, yaratıcı olma ve tüm kişilik özelliklerini kullanma kabiliyetine sahip olur. Ancak sadece yaratıcı olduğu zaman, birey kendini keşfedebilir.”– Donald Winnicott
Tüm yetişkinlerin içindeki çocuk
Yetişkinliğe eriştikten sonra, eğer tatmin edici bir çocukluk geçirmiş isek, herhangi bir rahatsızlık duymadan, içimizdeki çocuk, varlığını devam ettirecektir. O çocuk eğlendiğimiz anlarda ortaya çıkacak, çocukça ümitler ve düşler kurarken, benliği zirve yapacaktır. Bu çocuk, en ufak şeylerde bile keyif bulacak ve bir yetişkin olarak oyunlar ile gelişecektir. Bu, aynı zamanda, yetişkinlikte, oyun oynayarak eğlenme yetinizi korumanın bir yoludur.
Bir yetişkin yaşantısıyla gelen tüm sorunlara rağmen, hayatın kendisinin eğlenceli, şaşırtıcı, tutku ve mutluluk dolu olabileceğini söyleyebiliriz. Birer yetişkin olduğumuz zaman, hayatın eğlence ve rüyalar olmadan devam etmesi gerektiği anlamına gelmiyor.
“Sana bakıyorum, sana bakmaktan sıkılmıyorum ve gözlerindeki o güzel çocuğu görüyorum.”– Gabriela Mistral
İçinizdeki çocuğu keşfedin
İçinizdeki çocuğu keşfetmek, kim olduğunuzu kabullenip, onu kucaklamak demektir.Kendinize değer vermeli ve sevmelisiniz. Yeni şeyler yapmak, hayaller kurmak ve keşfetme için, yeteneklerinizi sahip olduğunuz kapasitenizin farkına varın. Bütün bunları yaparken, kişisel memnuniyetinizi yeniden inşa edebilir ve gerçek mutluluğu keşfedebilirsiniz.
Aşağıdaki adımlar, içinizdeki çocuğu yeniden keşfetmenize yardımcı olabilir:
- Kendi çocukluğunuzu hayal edin ve o çocuğu sevmekten ve ona özen göstermekten kendinizi alı koymayın.
- Bir çocukken neyi sevdiğinizi ve ilginizi neyin çektiğini hatırlamaya çalışın. Bu beğenilere ve ilgi alanlarına şimdi bir yetişkin olarak izin verin. O anların tadını çıkarmaya ve çocukluğunuza geri dönmenize izin verin.
- Oyunlar oynayın, hayallerinizi canlı tutun ve küçük detaylarınızı keşfedin. Çocukken yapmaktan hoşlandığı şeyleri yapın, ancak bu etkinlikleri yetişkin yaşamınıza uyarlayın.
- Gülümseyin, kahkahalar atın, kendinizi olduğu gibi kabul edin ve çocukluğunuzdan size acı çektirmiş insanları bağışlayın.
- Bir çocukken duymak istediğiniz şeyleri bir düşünün. Bu düşünce ve duygularını bir yetişkin olarak kendiniz ifade edin.
- Kalbinizi dinleyin ve ne istediğinizi anlamaya çalışın. Bu istekleri aklınızda tutun.
- Kendinize dikkat edin, değer verin ve kendinizi sevin.
“Bir zamanlar olduğumuz çocuğu dinlemeli ve hala içimizdeki yaşamasına izin vermeliyiz. O çocuk büyülü anları anlıyor.”– Paulo Coelho
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder