Bilinçaltı korkularının sanıldığından çok daha fazla rolü vardır insanın hayatında… İnsanlar genelde ya inandıklarını ya da korkuları ile kendilerine çektiklerini yaşarlar.
Bilinçaltı ile yüzleşmek memnun olunmayan birçok davranışın ve olayın değiştirilmesinde etkili.
Hayat akışınızda olmak istediğiniz yerde değil misiniz?
Ulaşmak istediğiniz hayalleriniz var ama bir türlü olmuyor ve bunun için ne yapacağınızı bilemiyor musunuz?
İstemediğiniz aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamaktan yoruldunuz mu?
Ya bugüne kadar kendinizi “gerçekten” doğru keşfettiniz, tanıyabildiniz mi?
Aslında ne istediğinizi (ne istemediğinizi değil) “gerçekten” biliyor musunuz?
Bilinçaltı korkularınızın sizi ele geçirmesinden yoruldunuz mu? Kurban rolüne yapışmaktan bıkmadınız mı? Ya da egonuzun veya korkularınızın esiri olmaktan? Hayattan zevk almıyorsanız ya? O zaman, artık kendiyle yüzleşip “Harekete mi geçmeli!”
Önce karar vermek
Önce karar vermek… Bu hayattan ne bekliyoruz, bu hayata ne vermek istiyoruz?Olmak istediğimiz yerde miyiz, olmak istediğimiz noktada mıyız yoksa aslında bizim gerçekte istediklerimiz bunlar değil mi? Mutsuz bir hayat yaşanıyorsa eğer ve insan içini boş hissediyorsa; o zaman önce belki de net bir karar vermeli: “Aslında kişi gerçekten ne istiyor?”
Sonra kendinle yüzleşmek
Gerçekten kendimizi doğru tanıyor muyuz? Önce belki de bunu bir yatırmak lazım masaya… Eğer neden hep benim başıma geliyor diyerek zamanla insan sürekli söylenmeye hatta kendine acımaya başlarsa, o kurban rolüne yapışıp kalırsa ama herhangi bir çaba sarf etmez ise, elini taşın altına koymazsa; ne istiyorsa değil, ne istemiyorsa onu yaşamaya devam edebilir.
Kendinle yüzleşmek… Gerçeklerden kaçıyor muyuz, sürekli söyleniyor ama bir şeyleri değiştirmek için bir adım atmıyor muyuz? Ya da atıyor, birkaç adım sonra beni mi bulacak diyerek pes edip bırakıyor muyuz?
Hayatımızı biz mi yönetiyoruz yoksa geçmişten getirdiğimiz ve bilinçaltına kodlanan korkularımız mı, geçmiş karmalarımız mı? Bir de madalyonun diğer tarafı; zamanla insan kendini yönetemedikçe, birileri mi gelip onu yönetmeye kalkıyor?
Kimi zaman insanlar hayatında yürümeyen şeylerin sebeplerini değiştirmek yerine kendini, etrafı, kaderi mi suçluyor sadece? İçindeki gücü doğrukullanıyor mu peki? Ya bilinçaltına yüklenmiş kodlamaları, korkuları temizleyebilirse -ki evet uzun ve emek isteyen bir değişim yolculuğu sürecidir bu- yaşadığı birçok şeyi de değiştirebileceğini biliyor mu? Ve belki de kendisi değiştiğinde doğru insanları ve olaylarıkendine çekebileceğini?
İnsan neye inanıyorsa, belki de onu yaşıyor
Önce yaşam amacını bulmalı insan… Kendini sevmeli;“önce ben” diyebilmeli belki de… Kendi içinde tam ve bütün olabilmeli… Olabilmeli ki; onunda karşısına öyleleri gelsin.
Bilinçaltınla yüzleşebilmeli insan… Korkuları neler, onu sabote eden düşünceleri, inançları neler? Çocukluğunda hatta anne karnında iken bile bilinçaltına neler kodlandı, ebeveynlerinden, öğretmenlerinden, arkadaşlarından neler duydu, neleri işittikçe bilinçaltı kaydetti, neler yaşadı da şu an geçmişinin izlerini, travmatik etkilerini bugününde de yaşıyor? Bugün yaşadığı sıkıntıların aslında kök sebebi ne? Düşündüklerini bir mıknatıs gibi kendine çektiğine, korktukça korkularını yaşadığına şahit mi oldu?
Bilinçaltı nedir?
Bilinçaltımız geniş bir bilgi bankasıdır ve zihnimizin en önemli kısmıdır. Bilinçaltı; anne karnından bugüne kadar olan hayatımız süresindeki kalıplarımızın, hayallerimizin, duygularımızın, algılarımızın, değerlerimizin, inançlarımızın kaydedildiği, depolandığı yerdir. Bilinçaltı yirmi dört saat faaliyettedir; uyumaz, gece bilinç uykudayken bile bilinçaltı çalışmaya devam eder. Bilinçaltı sorgulamaz, muhakeme etmez, eleştirmez; sadece kaydeder. İyi ve kötüyü ayırt etmez. Olumsuz yönergeleri algılayamaz. Geçmişi referans alır. Doğru ya da yanlış ayırmadan korumacı bir tavrı vardır. Acelecidir, beklemeyi sevmez.
Bilinçaltı korkuları:
Kaybetme korkusu
Reddedilme korkusu
Terk edilme korkusu
Değişim korkusu
Değersizlik korkusu
Dışlanma korkusu
Yalnızlık korkusu
Acizlik korkusu
Sevilmeme korkusu
Aldatılma korkusu
Parasızlık korkusu
Başarısızlık korkusu
Yetersizlik korkusu
Güvensizlik korkusu
Suçlanma korkusu
Gelecek korkusu
Ölüm korkusu
Çaresizlik korkusu
Hata yapma korkusu
Hasta olma korkusu
Kabul görmeme korkusu
Bilinçaltı korkularının sanıldığından çok daha fazla rolü vardır insanın hayatında… Bilinçaltı, bilinç farkında olmadan kayda devam edebilir.
Mesela, hiç düşündünüz mü; neden paranızın bereketi yok ya da kazandığınız para geldiği gibi gidiyor? Para ile ilgili inançlarınız neler? Acaba çocukluğunuzda birileri bilinçaltına paranın zor kazanıldığını mı kodladı? Ya da paranın insanın elinin kiri olduğunu veya parayla saadet olmadığını mı yoksa paranın aslanın ağzında olduğunu mu? Bir düşünün, büyüklerinizin sizin yanınızda ya da size hiç bu sözleri söylemiş miydi? Ya da birçok başka sözü? Veya bilinçaltınıza korku olarak yerleşen ne tür olaylar yaşamış olabilirsiniz.
Bilinçaltı korkuları insanı sabote eder. Diğer sabote eden de nedir biliyor musunuz? Olumsuz düşündüğünde olumsuz enerji üretirsiniz. İnsanlar genelde ya inandıklarını ya da korkuları ile kendilerine çektiklerini yaşarlar.
Nasıl mı?
Kişi, başka bir insanla ile ilgili sürekli şüpheli ve takıntılı düşünceler yaratıyor, kafasında kuruyor, ağzından bu düşünceler ile ilgili olumsuz sözler çok çıkartıyor ve bunu devamlı tekrar ediyor diyelim. Mesela, ya bana yalan söylerse, ya beni bırakırsa, ya beni sevmiyorsa… Bir şeyi kırk kere söylesen olur derler. Bu sözleri, bu düşünceleri kişi devamlı evirip çevirdikçe karşıdakine aslında ne diyor, ne mesaj gönderiyor biliyor musunuz? Gel beni sevme, gel beni terk et, gel bana yalan söyle… Kısaca gel beni üz.
Olumlu düşünmenin önemini kavrayıncaya kadar da bunları yaşayacak, bu nedenle de aşamadığı çoğu sınırı da hep kendi koyacak; işte bu...
Aslında bu tür düşünce yapısı ile yaşamanın, bu tür aşırı beklentili ve takıntılı davranışların, karşı tarafın üzerinde fazla kontrol kurmaya çalışmanın diğer bir sebebi de bilinçaltına yerleşmiş değersizlik, kaybetme, yalnız kalma, terk edilme ve sevilmeme korkusu olabilir. Karşısına gelen insanlar değişir ama olayın kendisi değişmez.
İstiyorum, istiyorum diyoruz ama olmuyor; niye? İstemeyi doğru şekilde yapıyor muyuz? Ya da isterken şükretmeyi de hatırlıyor muyuz? İstediğimiz şey hakkında en ufak bir kararsızlığımız ya da korkumuz varsa, bu karasızlığın, korkunun bütüne de olumsuz enerji ile yansıyacağını hiç düşünüyor muyuz?
Aniden ve anlamsızca biten ilişkiler sürekli yaşanıyorsa ya da mesela istiyor ama bir türlü bir ilişki yaşayamıyor hatta evlenemiyorsa insan? Ya da var olan evliliğinde mutsuz ise?
Geçmişin bittiğini, geçmişte yaşadıklarının etkisini taşıdığı sürece anda gelecek güzellikleri de yok ettiğini, her şeyin aslında bu anda olduğunu kabullenemiyorsa? Suçlanma korkusu varsa?
Ya da başarısızlık, parasızlık korkusu?
Bereketinde, kariyerinde bu korkuları yüzünden sorunlar yaşıyorsa?
Veya hep yanlış insanların kendisini bulduğunu düşünüyorsa? Değersizlik hissi varsa? Ya da kaybetme, terk edilme korkusu?
Belki de, kişinin başına gelen bu saydığım olayların birçoğunun ve sürekli kendisini sabote etmesinin kök sebebi bilinçaltına kodladığı korkuları yüzündendir.
Kişi, korkularının neler olduğunu; gerekirse uzman yardımı da alarak bulabilmeli, bilinçaltını, belki de hayatını bugüne kadar yöneten korkularından ve geçmişindeki kalıplardan temizlemeli, yerine olumlu düşünceleri yerleştirmeli, bunun için emek vermek zorunda olsa da bunu deneyebilmeli ve bilinçaltı ile işbirliği yapmalı, değişime direnmemeli, arınmalı, hayatında sürekli sıkıntı çekiyorsa uyanıp kim olduğunu hatırlamalı, olumlu düşüncenin ve sözlerin gücüne inanmalı…
Kişi, istemediği aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamaktan belki de hayata farklı bir açıdan bakmaya veya kendiyle mücadelesine başlayabildiği zaman kurtulabilecektir.
İşte o zaman kendisi için hayırlı insanları, hayırlı olayları kendine çekmeye başlayacak. Önce kendine yatırım yaparak…
alıntıdır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder