Zihniniz aralıksız çalışan bir jeneratör gibidir. Sürekli olarak, yaşam gücünüzü enerji demetleri halinde çevrenize aktarır duru. Yaşamınızı değiştirmek istiyorsanız, yaşam gücünüzü değiştirmeniz gerekir. Yaşam gücünü değiştirmenin yolu ise, zihninizi değiştirmenizdir.
Düşünce biçiminin değiştirilmesi, kişisel enerjinin değiştirilmesi sürecinin en hayati parçalarından birisidir. Bu işlemi yok saymak ya da “sonra yaparım” demek mümkün değildir. İnsanoğlu, en güçlü ve en etkili enerjisini inançları ve düşünceleri sayesinde üretir. Tüm duyguların kökeninde bilinç vardır. Dolayısıyla düşünce biçimini değiştirilmesi sadece enerji değişimi açısından bir gereklilik değil, aynı zamanda size güç katacak bir seçimdir. Geçmişte hedeflerinizi gerçekleştirmek için farklı yollar denemiş olabilirsiniz. Bu defa işe kaynağından başlayacağız. Kaderinizi belirleyen o güçlü enerji üreticinin -yani zihninizin- kontrolünü tamamen ele geçirme zamanı geldi.
ZİHİNSEL KARMAŞA
Birçok insan özellikle kendilerine dair düşüncelerinin ve inançlarının içine ne kadar fazla pislik, çöp biriktiğinin farkında değildir. Kimileri belli belirsiz bir huzursuzluk hissediyor, kimileri ise kronik bir şekilde kendisini suçlayıp duruyor. Bazılarımız arada bir kendine kızıyor, bazılarımız ellerinde kendilerine dair uzun suçlama listeleriyle, en ufak bir kışkırtmada kendisini sanık kürsüsüne oturtuveriyor.
Siz ne durumdasınız?
Kendinizi ne kadar sıklıkla eleştirirsiniz?
Kendi kendinize yaptığınız konuşmalara kulak kabartın ve ardından kendinize bu konuşmaların nedenini sorun. Kendinizi belki de iyi niyetle eleştiriyorsunuz ve bu yapıcı eleştirilerin, varmak istediğiniz hedefe ulaşmanızı kolaylaştıracağını düşünüyorsunuz. Örneğin; aşırı kilolarınızdan dolayı kendinizi eleştirerek zayıflama sürecini hızlandıracağınıza inanıyor olabilirsiniz. Oysa kendinizi eleştirmenizde, ulaşmak istediğiniz sonuçları değil, sizi eşit oranda eleştirecek birilerini kendinize çekmenizden öte bir işe yaramayacaktır.
Kişinin kendisini kabullenmesi, elbette her şeyi olduğu gibi kabul etmek zorunda olması anlamına gelmiyor. Kendinizi yargılamaktan vazgeçerseniz, kendinize dair değiştirmek istediğiniz şeyleri, kendinizi utandırmadan anlatabilirsiniz.
Aynı şey enerji değişimi içinde geçerlidir. Geçmişte ürettiğiniz enerjiden, kendinize çektiğiniz insanlardan dolayı, kendinizi suçlamayın. Bu tutum, daha iyi şeyler çekme niyetinizi sabote etmekten öte bir işe yaramaz. Eski alışkanlıklarınızdan ötürü kendinizi dövmeniz, bu alışkanlıkları sürdürmenize yol açar.
Kendi kendinize yaptığınız olumsuz eleştiriler, acı verici gerçeklerle yüzleşmenizi sağlamaz. İşin aslı, gerçeklere genellikle şekilde düşünerek de ulaşamazsınız. En temel gerçeğinizi, yani değerinizi, ancak korkudan ve kendinizi suçlamaktan kurtulduğunuzda anlayabilirsiniz. Yaşamınıza aşkı sokmanın, büyütmenin en iyi yolu da, değerinizi anlamanız ve benimsemenizdir.
Aşkın enerjisinin beslenip büyütüldüğü bir ortamda, kişinin kendisini eleştirmesine, suçlamasına izin verilmemelidir. Sevilmek istiyorsanız, öncelikle kendinizden nefret etmekten vazgeçmelisiniz. İster bilerek yapıyor olun, ister farkında olmadan, bu huyunuzu değiştirmelisiniz. Bu çabayı, bir öncelik ve alışkanlık haline getirmelisiniz. Unutmayın, yasa çok açıktır; enerji mutlaktır. Kendinizle farklı yollardan ilişki kurmanın yollarını öğrenmediğiniz sürece, başkalarının sizinle ilişki kurma biçiminin değişmeyeceği de kesindir.
Kendinizi algılama biçiminiz, bir enerjidir. En az yaydığınız koku kadar etkili bir enerji hem de. Ortalıkta bir çöp bidonu gibi dolaşarak, doğru insanı bulmanız ve etkilemeniz mümkün değildir. Aynı şekilde zihninizi ve kalbinizi, kendinize dair pis, kötü kokulu düşüncelerle doldurduğunuzda da, doğru insanı etkileyemez, birlikte olduğunuz insandan da güzel muamele bekleyemezsiniz. Böyle bir şey kesinlikle mümkün değildir.
ZİHİN OYUNLARI
Neler düşündüğünüzün farkına varmanızın zamanı geldi. Bir defter alınız elinize. Bu deftere kendiniz hakkında olumsuz düşünceleri saymakla yetinmeyip, neler olduklarını da not edin. Bir sonraki bölümde vereceğimiz zehirli düşünceler listesiyle karşılaştırarak, hangi ifadenin hangi alışkanlığı işaret ettiğini belirleyin.
Bu işlemi birkaç gün boyunca sürdürürseniz, aynı meselelerin sürekli karşınıza çıkıp durduğunu fark edeceksiniz. Tutumlarınızın da, bu düşünce kalıplarını yansıttığını şaşırarak fark edeceksiniz. Kendiniz hakkında ne kadar çok olumsuz düşünceniz olursa olsun, üşenmeyin, teker teker yazın. Bu bilgiler, gelecekteki değişimizin temelini oluşturacak. Hem enerjiniz, hem düşünceleriniz, hem de bu düşüncelerin yarattığı duygularınız, bu liste sayesinde değişecek. Şimdi insanların kendileri hakkında olumsuz düşüncelerin en yaygın 7 tanesini anlatacağız. Bakın bakalım, sizde kaç tanesi var?
1. Kendini Değersizleştirme
Kendi değerinizi, olayların ya da diğer insanların değerini yok saymanız, en yaygın ve en yıkıcı iki olumsuz düşünce kalıbından biridir. Örneğin; “Yeterince iyi değilim” dediğinizde, kendi değerinizi yok sayarsınız. “Kaybetmeye mahkumlar” diyerek ise, başka insanları gözünüzde değersizleştirirsiniz.
İnsanlar gün içerisinde sürekli olarak yaşadıkları deneyimleri küçümser durur. Heyecan verici bir şey yapmıyorsanız, hava iyi değilse, göreviniz çok “özel” değilse, çalıştığınız şirket size heyecan vermiyorsa, tüm deneyimlerinizi boş ve değersiz olarak niteler, angarya olarak görmeye başlarsınız. Kendinizi “özel” olarak görmezseniz, er geç kendinizi değersiz görmeye başlarsınız.
Kişinin kendisini değersizleştirmesi, mutluluk potansiyelinin azaltmasını en garantili yollarından biridir. Sürekli bir huzursuzluk hissi içinde, kendinizdeki ve hayatınızdaki yanlışlardan dolayı kendinizi azarlar durursunuz. Bu tür bir enerji, sadece daha fazla sefalet yaşamanızı sağlar. Dolayısıyla tek şansınız, değerinizin farkına varmanızdır.
Gerçek ve ebedi değerinizi kabullenmenizin zamanı geldi. Siz değerlisiniz…Hiçbir eleştiri, hiçbir çaba bunu değiştiremez. Ancak kendinizi tamamen kabullenmenizin enerjisi, dış dünyanın da sizi kabullenmesini sağlayacaktır.
Aynı şekilde, yaşamınıza da değer vermeye başlamalısınız. Her gün heyecan verici insanlarla karşılaşmıyor, proaktif, zorlu işler yapmıyor olabilirsiniz. Ama yine de yaşantınıza minnetle bakabilirsiniz. Yaşadıklarınıza minnet duyabilirsiniz. Bu da, kendinizi ve yaşantınızı herhangi bir şekilde değersizleştirmeyi reddetmenizi gerektirir. Gündelik yaşantınızın, olumlu yönlerine bakmaya karar verir ve bu kararınızda azimli olursanız, arzuladığınız değerleri kendi gerçeğiniz haline getirebilirsiniz. Yaşadıklarınıza değer verdiğinizde, değerli şeyleri de kendinize çekebilirsiniz.
2. En Kötüyü Düşünmek
Bu da olumsuz düşüncelerin en yaygın iki biçiminden biridir. Zaten diğer tüm olumsuz düşünce kalıpları, bu ilk iki düşünce kalıbının türevleridir.
En kötüyü düşünenler, olası bir işin, olası bir olayın, hep olası en kötü şekilde sonuçlanacağına inanır. Bu düşünce kalıbı, “berbat bir gün olacak” gibi sıradan şeylerden, “ya bu evlilik yürümezse” gibi önemli konulara dek yayılabilir. Bu tür düşünceler, kendilerini sözel olarak gösterebileceği gibi, felaket sahnelerinin zihinde canlandırılması gibi, görsel bir şekilde de ifade edilebilir.
Bu tür kaygılar -dile getirilmese bile- yoğun bir korku enerjisi taşır ve korkunç duygusal sonuçlar doğurur. Korku titreşiminizi harekete geçirerek itici güçler oluşturur. Duygusal enerjinize korkunun hakim olması durumunda, rahatlamanız mümkün değildir. Huzur ve rahatlık olmadığı sürece de, olumlu bir çekim yaratamazsınız. Felaket senaryolarını ve bilincinizdeki bu tür kaygıları tamamen silip atın. Yapmanız gereken tek şey, kaygıların yerine güveni koymaktır.”Ya kötü olursa” yerine “ya harika olursa, ya hayallerim gerçekleşirse” cümlesini deneyin
Geleceği kontrol edemezsiniz. Hele bugünden kaygılanırsanız, yaratacağınız enerjiyle geleceği güzelleştirmeniz mümkün olmaz. Sürekli olumsuz yayınlar yaptığınız sürece, mutlu sonuçların frekansınızı yakalamasını nasıl bekleyebilirsiniz ki?
3. Telaş
Bu olumsuzluk türü, düşüncelerle de sınırlı değildir. Bir yaşam biçimine dönüşebilir. Telaşlı insanlar, her şey bitmeden rahat edemeyecekleri hissiyle, uzun uzun yapılacaklar listesi çıkarırlar. Her şeye koşturarak giderler. Ancak hep yapılacak yeni bir şey çıkar. Liste asla tamamlanmaz ve bu tutum, kalıcı bir fiziksel ve zihinsel huzursuzluk yaratır. Bu sinir bozucu enerji, diğer insanların da koşmaya başlamasını sağlar. Ama size doğru değil, ters yöne doğru.
Sizde böyle telaşlı bir insansanız, kendi kendinize neden her şeyin sizi çılgına döndürdüğünü sorun. Telaşsız bir tempo yakalamanız, hoş bir enerji yaratacaktır. Daha sakin konuşmaya, arabanızı yavaş kullanmaya, daha ağır yemek yemeye çalışın. Koşturmak yerine, yaşadığınız anın tadını çıkarın. Unutmayın ki; Evren huzurlu enerjiyi sever.
4. Karşılaştırmak, Yarıştırmak
Modern, rekabetçi dünyamızda, insanların kendilerini genellikle olumsuz anlamda karşılaştırması sık rastladığımız bir duruma haline geldi. Artık insanlar iş arkadaşlarına baktıklarında “benden daha fazla kazanıyor” diye düşünüyor. Televizyondaki insanları izlediklerinde “benden çok daha güzel” diyor. Bu “ya kazanırsın ya da kaybedersin mantığı” sürekli bir rekabet ve kalıcı bir baskı ortamının oluşmasına yol açıyor. Trafikte ilerlemek de, terfi etmek de kendinizi ölçüp biçmenizi, neleri daha iyi yapmanız gerektiğini belirlemenizi sağlayan araçlara dönüşüyor. Hal böyle olunca da, çevrenizdeki herkes potansiyel birer tehdide, nelerin eksik olduğunu -nelere sahip olamayacağınızı- belirlemenize yarayan birer ölçüte dönüşüyor.
Bu tür bir yaklaşım, yaşam sevincinizi yiyip bitirir. Kendinizi sürekli ölçtüğünüz sürece, asla rahatlayamazsınız. Başkalarından daha fazla yapma, daha fazla elde etme, daha fazla olma baskısını hissettiğiniz sürece, kendinizi koşulsuz sevmeniz pek mümkün olmayacaktır.
Her şey bir sınava dönüşürse, hayatın eğlencesi kalmaz. Her an rekabet içinde olursanız, asla mutlu olamazsınız. Kendinizi tehdit altında hissettiğinizde, kıskançlık içinde olduğunuzda da, elinizden korku dolu, sevgisiz enerji yaymaktan başka bir şey gelmez. Kıskançlık hissi, çevrenizdekilerle uyumlu bir bağlantı kurmanıza engel olur.
Gerçek mutluluk, kendinizi başkalarıyla karşılaştırmadan, olduğunuz gibi kabul etmenizle mümkündür. Evren’in arzularınızı karşılama konusunda çok daha istekli olduğunu göreceksiniz. Bitmek bilmez çabaların yerini, hedeflerinizi gerçekleştirmeniz açısından olmazsa olmaz unsurlar olan, güvenli ve huzurlu eylemler alacaktır.
5. Kurban Gibi Hissetmek
İnsanın kendisini kurban gibi hissetmesinin kökeninde, genellikle geçmişte yatan travmalar yatar. Ancak bu sarsıntı, etkisini sonraki dönemlerde de sürdürerek, kişinin herkes tarafından kullanıldığı hissine yol açar. Sonuçta hayattaki sorunlarınızdan, geçmişinizi ya da başkalarını sorumlu tutan, zamanının büyük bölümünü yakınarak geçiren, yaşadığı hayattan şikayet eden ve gelecekte de işlerin neden düzelmeyeceği konusunda, bahaneler üreten biri haline gelirsiniz.
Birçok insan kendisini kurban gibi hissetmeyi sürdürmesinin nedeni, bu yolla kendilerini “özel” biri olarak görebilmeleridir. Bu acı sayesinde sıra dışı bir insan olduklarını hisseder, başkalarının sempatisini, acıma duygularını hak ettiklerine inanırlar. Bu sayede her şey dramatikleşir ve anlam kazanır. Bu da yalnız ve anlamsız bir hayattan iyidir. Bu durum kimi insanlara, çevrelerindeki insanların suçluluk duygusunu ve sempatisini kullanma ve manipüle etme gücü bile verir.
Kurban gibi hissetme zihniyeti, kişinin gücünü tamamen tüketir. Bu zihniyetin temelinde, diğer insanların sizin yaşamınızı yönlendirmede sizden daha fazla söz sahibi olduğu varsayımı vardır. İnsanın elini kolunu bağlayan bu çıkarım, sizi daha başlamadan yenildiğinize ikna ederek pasif kalmaya zorlar. Bu da pozitif enerjinizi bloke ederek, güzel sonuçlara ulaşmanızı imkansız kılar. Hayatın kurbanı olduğunuz -ya da olmaya devam ettiğiniz- konusundaki ısrarınız, Evren’in size kendinizi kurban hissetmenizi sağlayacak yeni kanıtlar sunmasıyla sonuçlanır.
Bu yolla, kurban gibi hissetme hissi ve başkalarını suçlama eğilimi, enerji havuzunuzun tıkanıp kalmasına neden olur. Acılarınıza ağlayıp sızlar, öfkenize odaklanır ve kronik bir gücenmişlik hissiyle yaşarsınız. Bu durum enerjiniz felç eder! Yıllarca ne tür saldırılarla karşılaşmış olursanız olun, hatta saldırı tehdidi sürüyor olsa bile, saldırganlar hakkındaki bu takıntılı tutumunuz, tüm gücünüzü tüketecektir. Tekrar güçlenmelisiniz! Hayatınızdan başka insanları sorumlu tutmaktan vazgeçin. İçinizde birikmiş öfke varsa boşaltın! Kendi kendinize “neler yapabilirim?” diye sorun. Bu sorunun yanıtını verin ve yanıtınızı hayata geçirin. Enerji enerjiyi çeker ve cesaret gerekiyorsa cesareti kendinize çekersiniz. Mutluluk mutluluğu çeker… Sorumluluk alarak arzuladığınız sonuçlara ulaşabilirsiniz.
6. Ya Hep Ya Hiççiler
Bu düşünce biçimine sahip insanlar hep uçlardadır. Orta yolu bir türlü göremezler. Bu kişileri, “her zaman”, “asla”, “herkes”, “hiç kimse” gibi sözcüklerden tanıyabilirsiniz. Değersizlik duygusu içinde, telaşlı yaşarlar. Onlardan sürekli “Bu kilolardan asla kurtulamayacağım” “herkes benim aptal olduğumu düşünüyor. Kimse beni sevmeyecek” gibi sözler duyarsınız.
Ya hep ya hiç tavrının altında, korku ve kişinin kendisine karşı duyduğu öfke vardır. Bunlarda kişinin enerjisini en fazla tüketen en kötü şeylerdir! Neşeli bir yaşam sürdürmek istiyorsanız, kendinizi suçlamamalı, bundan her ne pahasına olursa olsun kaçınmalısınız. Korku ile dolu, kendinize yönelik eleştirel düşüncelere karşı tetikte olun. Her ne sebeple böyle düşünüyor olursanız olun, vazgeçin! hem de hemen! Gerçekten çekici bir frekansın kendisini asla kınamayacağını unutmayın!
Ya hep ya hiç tavrını benimsediğinizi hissettiğiniz an, -kendi kendinize düşünürken bile- bu tutumun, enerji alanınızı karartacağınızı aklınıza getirin. Bu tutum, sadece kendinizden daha da nefret etmenize yol açar ki, bu da başkalarının nefretini körüklemekten başka bir işe yaramaz. Her şeye yeterince sahipsiniz. Evren sizi olduğunuz gibi kabullenir. Sizin de aynı şeyi yapmanızın zamanı geldi.
“Her zaman” ve “asla” çok uzun zamanlardır. Olumsuz anlamda kullandığınız bu mutlak ifadeleri sözlüğünüzden çıkarın. Bolluk içerisinde yaşıyoruz: her şey mümkün, hem de her an! kendinize bu fırsatlara açın!
7. Zamanı Çarpıtmak
Bu düşünce kalıbı da telaşı andırıyor. Ancak sadece geleceği değil, geçmişi de kapsıyor. Tıpkı kurbanlar gibi, zamanı çarpıtanlar da geçmişteki deneyimleri ısıtıp ısıtıp gündeme getirirler. Ancak onlar başkalarının değil, kendilerini suçlamayı yeğlerler. Eski utançları tekrar tekrar yaşarlar, dünkü diyalogları kendi kendilerine yinelerler. Kendi kendilerine sürekli olarak “neden böyle bir şey yaptım” veya “keşke farklı konuşsaydım” deyip dururlar.
Kendinizi geçmişinizden dolayı söylenirken bulursanız, ya da bir türlü kurtulamadığınız utançlarınız varsa, kendinizi affetmenin zamanı geldi. Kendinize sevgi dolu bir mektup yazın. O koşullarda daha farklı davranamayacağınızı bildiğinizi anlatın. Kendinizi hem savcısı hem de yargıcı olarak, kendinizi ömür boyu, bile bile sefalete mahkum etmeyin. Sizin dışınızda kimse geçmişinizi bu kadar delik deşik etmiyor.
Geçmişteki seçimlerinizi yargıladığınızı hissettiğiniz an, olaya müdahale edin. Bunları bir kenara bırakarak kendinizi şu ana odaklamaya zorlayın. Geçmişteki utançlar gözünüzün önünde belirdiğinde, derin bir soluk alın. Soluğunuzu verdikçe, geçmişten ve geçmişteki o durumdan kurtulduğunuzu hissedin. Kendi kendinize “affedilmeyi hak ediyorum; kendimi affetmeyi seçiyorum” deyin. Anı tam anlamıyla yaşayabilmek için, geçmişten kurtulabilmeniz gerektiğini aklınızdan çıkarmayın.
KAYBEDEN ZİHİNDEN KURTULUN
Carol birkaç yıldır kimseyle çıkmamıştı olan bir müşterimdi. Bu yüzden mutsuzdu ve depresyona girmişti. Birçok kadın gibi, mutsuzluğunun nedeninin, yalnızlığı olduğu fikrindeydi. Hiçbir erkeği etkileyemediğine göre tam bir “kaybeden” olduğuna inanıyordu. Oysa durum tam tersiydi: Carol’ın erkekleri etkileyememesinin nedeni kaybeden olduğunu düşünmesiydi. Kişisel enerji alanı, kendisine yönelik eleştirilerle dolu olduğu için, tanıştığı erkekler de kendisine aynı şekilde davranıyordu.
Carol ile yaptığımız çalışmalarımızda, kendisi hakkında ürettiği bu olumsuz enerjiden kurtulmanın tek yolunun, geliştirdiği zehirli düşüncelere savaş açmak olduğuna karar verdik. Bunu gerçekleştirebilmek amacıyla “düşüncenin yeniden yapılandırılması” yöntemini kullandık. Bu yazılı egzersiz, düşünce kalıplarınız hakkında yazdıklarınızı kullanarak, kendinizi kötü hissetmenizi ve olumsuz enerji üretmenizi sağlayan çıkarımları değiştirme amacını taşıyor.
Sürecin ilk aşamasında, dikkatinizi duygularınıza vermeniz gerekiyor. Rahatsızlık hissi, olumsuz düşünce ve inançların varlığını gösteren “tehlike işaretleri” olarak değerlendiriliyor. Ardından yaşadığınız durumlar karşısındaki, öfke, korku, gerginlik, depresyon benzeri duygularınızı sıralamanız gerekiyor. Aşağı Carol’un günlüğünden bir örnek var:
Durum: Tek başına partiye gitmek.
Duygular: Birlikte geldiğim biri olmadığı için utandım ve depresyona girdim. Tanıştığım erkeklerle konuşurken kendimi gergin ve rahatsız hissettim.
Duyguları belirledikten sonra yapmanız gereken, bunları düşüncelerle ve o duyguların kaynağı ile eşleştirmek. Kendi kendinize neden bu şekilde hissettiğinizi sorun. Ne düşünüyorsunuz? Aradığınız yanıtı defterinize çıkardığınız listeyi inceleyerek bulabilirsiniz. Rahatsızlık verici duyguların ardındaki düşünceleri keşfettiyseniz, sıra bu düşüncelere savaş açmaya geldi.
FİKRİNİZİ DEĞİŞTİRİN
Durumları ve duyguları belirledikten sonraki aşamada, düşünce kalıplarınızı gözden geçirmelisiniz. Defterinizi iki sütuna bölün. Sol tarafa olumsuz düşüncelerinizi, kaygılarınızı, korkularınızı ve kendinize getirdiğiniz eleştirileri sıralayın. Ardından bunların dahil olduğu zehirli düşünce kalıplarını belirleyin:
1. Kendini değersizleştirmek
2. En kötüyü düşünmek
3. Telaş
4. Karşılaştırmak, yarıştırmak
5. Kurban gibi hissetmek
6. Ya hep, ya hiççilik
7. Zamanı çarpıtmak
Her bir olumsuz düşüncenin yanına denk düşen rakamı not edin. Ardından sağdaki sütunda her bir düşüncenizi farklı, daha olumlu, kendinize verdiğiniz değeri gösteren cümlelerle ifade edin. Sağ sütundaki olumlu çıkarımlar, başta size ikna edici gelmezse bile yazmaya devam edin ve bunların mümkün olduğuna inanın. Zaman içerisinde asıl gerçeği görmeye ve şu andan itibaren tek sağlıklı düşünce biçiminin, bu olduğunu anlamaya başlayacaksınız. Bu düşünceler, kişisel enerji alanınıza çekim katacak, bu da sizi mutlu kılacak ve aradığınız aşkı bulmanızı sağlayacaktır.
Aşağıda Carol’ı mutsuz eden düşüncelerin bazılarını ve Carol’ın bunların yerine koymayı seçtiği ifadeleri bulacaksınız. İncelediğinizde sizin düşünce kalıplarınızın da benzer özellikler sergilediğini görebilirsiniz. Bu örnekten hareketle kendi tablonuzu çıkarın.
Düşünceler ve Kaygılar
- Ya insanlar yalnız olduğum için, bir kaybeden olduğumu düşünürse? (2. ve 7. kalıp)
- Herkesin bir sevgilisi olduğuna göre, sorun bende olmalı. (1. ve 6. kalıp)
- Ya çıkma teklif ederse? Ne diyeceğimi bilemem. (2. ve 6. kalıp)
- Ya çıkma teklif etmezse? Ona layık değilim. Beni çekici bulmayacak. Ben değersiz biriyim. (1. 2. 4. 6. ve 7. kalıp)
Olumlu Seçenekler
- İnsanların ne düşündüğü umurumda değil. Kaybeden değilim. Olduğum gibi iyiyim. Tek ihtiyacım olan kendim. Harikayım!
- Ben de herkes kadar değerli ve önemliyim. Değerime inanıyorum. Rahatlayabilirim, durumun keyfini çıkarabilir ve eğlenebilirim.
- Sorun değil. Mükemmel olmayabilirim. Ama kendimi olduğum gibi kabul etmeliyim. Olduğumdan önemli görünmek durumunda değilim.
- Çıkma teklif etmemesi, çekici olmadığım, yeterince iyi olmadığım anlamına gelmez. Doğru zamanda doğru insanı bulacağım ve kendime her koşulda değer vereceğim. Değerli ve arzulanan bir insanım. Yaşamım kendi eserim.
Olumluyu Seçenler Lütfen Ayağa Kalkabilir Mi?
Yukarıdaki seçeneklerde, iki seçenek grubunun enerjisi arasındaki fark ortada… Öncelikle üsttekileri tekrar okuyun. Eminim Carol’ın yaydığı umutsuzluk ve karamsarlık enerjisini hissedeceksiniz. Ardından alttakileri tekrar okuyun. Bambaşka bir enerji ile karşılaşacaksınız.
Carol bu iki farklı seçenek grubunu ayrı ayrı okuduğunda aradaki enerji farkına inanamamıştı. Kendi kendine “ilk gruptaki gibi birisiyle birlikte olmayı kesinlikle istemem” demişti. İşte o an diğer kişi olmaya karar vermişti. Bu yazılı düşünceyi yeniden yapılandırma işlemini, ister aşk ilişkileri olsun, ister başka bir şey, karşılaştığı her türlü zorlu durum için kullandı. Tüm zehirli düşünce kalıplarını teker teker belirleyerek, kendisinden şüpheye düşmesine, depresyona girmesine neden olan düşünceleri ortaya çıkardı. Bunlardan kurtularak, yerlerine daha sağlıklı daha doyurucu tepkiler alacağı seçenekler koydu.
Carol’ın fark ettiği şeylerden biri, her şeye çok fazla anlam yüklediği idi. “Ya hep ya hiç” düşüncesine adeta bağımlı hale gelmişti. Yaşadığı en ufak deneyimi bile ya hayatını kurtaracak mucize ya da sefaletine yol açacak bir facia olarak niteliyordu. Tanıştığı her erkek kendisini cennette hissetmesini sağlıyor, ilk yanlış bakışında cehennem azabı çekiyordu. Öğrenmesi gereken şeylerden birisi de, sorunlarının kaynağını ve çözümlerini kendi dışındaki insanlarda ve koşullarda aramaktan vazgeçmekti. Sorunlarının enerjisini taşıyan da kendisiydi, çözümleri de. Mutluluğunun da, sefaletinin de kaynağı kendi aldığı kararlar ve tutumlarıydı.
Carol olumsuz frekanslar yayan tüm düşüncelerini teker teker ele aldı ve yerlerine yepyeni, iyimser düşünceler koydu. Zamanla bu düşünceler doğal tepkilerine dönüştü. Mutluluğu başkalarında değil, kendinde aradı ve buldu. Elbette bu biraz zaman aldı, ama sonuçta Carol’ın hislerinde çok büyük değişimler oldu. Kişisel enerjisi değişmeye başlamıştı. Kendisini daha rahat ve kontrollü hissediyordu. Kurban gibi hissetmekten kurtulmuştu. Çok daha mutlu bir insan halini almıştı. Bu sayede mutlu insanları ve deneyimleri de kendisine çekmeye başladı.
Kendi düşüncelerinizi yeniden yapılandırma tablonuzu oluşturun ve kendinizi rahatsız hissettiğiniz her durumda kullanın. Bu yolla, en belirgin ve zarar verici düşünce kalıplarınızın farkına varabilirsiniz. Yeni düşünce seçenekleri geliştirmeniz, kişisel enerji alanınızdaki, kendinizi değersiz hissetmenize yol açan enerjilerden kurtulmanızı kolaylaştıracaktır. Eleştirilerin yerine sevgiyi koyduğunuzda, sağlıklı, mutlu ve sevgi dolu deneyimlerin tohumlarını ekmiş olacaksınız.
Sizi güçten düşüren umutsuzluklardan kurtulmayı başardığınızda, kavuşacağınız güç ve kontrol hissi, içinizi güven ve iyimserlikle dolduracak. Ancak bunu her zaman sürdürmelisiniz. Tıpkı yaban otlarını düzenli olarak ayıklayan azimli bir bahçıvan gibi, yıkıcı düşünceleri temizlemeli, tekrar oluşumlarını engellemelisiniz. Gelecek konusunda telaşlandığınızı kendinizi değersiz görmeye başladığınızı hissettiğiniz an, bunu durdurmalısınız. Bu bir seçim değil, bir zorunluluktur! Kendinize dair yaydığınız enerjiyi kirletmekten bir an önce vazgeçmelisiniz.
Rahatsızlık verici duyguların etkisine girdiğiniz an, bunların ne olduğunu ve uyandırdığı hissi anlamaya çalışın. Ardından iki sütun tekniğini kullanarak bu duyguların ardındaki düşünceleri belirleyin. O deneyimi sizin açınızdan güçleştiren düşünceyi ortaya çıkarmaya gayret edin. Ürettiğiniz enerjiyi belirleyen şey, durumun kendisi değil, durumu algılayış biçiminizdir. Dolayısıyla durumu kontrol altına alabilirsiniz.
Olumsuz algılarınızın yerine daha destekleyici açıklamalar koyun. Söz konusu zehirli düşünceye olumlu bir alternatif getiremiyorsanız bile, en azından olumsuz düşüncelerden kurtulun. Kendi kendinize “Artık böyle düşünmek durumunda değilim” “Bu düşüncenin bana bir yararı yok. Bundan hemen şimdi kurtuluyorum” ya da “Bu olumsuz düşüncelerden kurtulduğum an, enerjimi ve geleceğimi de değiştirmiş olacağım” deyin.
İçinizdeki her şey, dışarıya görünmez enerji dalgaları olarak çıkar ve yayılır. “Kaybeden” olduğunuza inanırsanız, kaybedenlerin ilgisini çekmeniz ve aşkta gerçekten kaybettiğinizi görmeniz çok zor olmaz. En iyiyi hak ettiğinize inanırsanız, en iyiyi bulacaksınız. Şunu unutmayın: Evren sizinle aynı dili konuşur.
Herkesin herkesi acımasızca ve kolaylıkla eleştirdiği bir dünyada yaşamak yeterince güç bir iş…İnsanın kendisini eleştirmesi ve yargılaması, kendisini kötüye kullanmasından öte bir şey değildir…Kendinize kötüye kullanma enerjisi üretmekten vazgeçerek, başkalarının da sizi ileride kötüye kullanma ihtimalini engellemiş olursunuz. Çekim yasası, sizin kendinize duyduğunuz saygıyı, aynı şekilde size yansıtacaktır. Saygın bir enerji yaymak istiyorsanız, düşünceleri yeniden şekillendirme tablolarını, sadece aşk ilişkileriniz için kullanmakla yetinmemelisiniz. Kendinizi kötü hissettiğiniz an, düşüncelerinizi ve sağlıklı alternatifleri yazabilirsiniz.
Farkında olmasanız dahi, korku dolu inançlarınızın, üzerinizde büyük etkisi vardır. Sizi duygusal açıdan hapsederek enerjinizi kontrol etmeye başlarlar. Olumsuz enerji yayan düşüncelerin yerine, sizin açınızdan yararlı ve doyurucu alternatifler koyma konusunda, bilinçli ve azimli bir seçim yapmadığınız sürece, kalbinizden zehirli bir enerji yayılmaya devam edecek ve çevrenizdekilerin kalplerinden de aynı şekilde, zehirli bir enerji olarak size geri dönecektir. Gerçekten istediğiniz şey bu mu?
SEÇİM SİZİN
Enerji akışınızı anlamak ve değiştirmek istiyorsanız, düşüncelerinizi yeniden yapılandırmanız, hayati bir önem taşıyor. Yaşamınızın kalitesini belirleyen şey, inançlarınız, mutluluk ya da mutsuzluk eğiliminizdir. Yorgun bir ruh, enerjinizin çökmesine neden olur. Bu durum ise kaderinizi karartacaktır!
Hafiflemenin, enerjinizi parlatmanın ve karanlık düşüncelerden kurtulmanın zamanı geldi. Düşüncelerinizi değiştirmeniz, size Pollyannacılık gibi gelmemeli. Bu işlem kişisel enerji alanınıza güçlü ve olumlu bir akım sağlayan bir alternatördür. Kuantum fiziğine göre, gerçekliğinizi yaratan ve yaratma gücüne sahip olan şey bilincinizdir. Bu gerçekliği görmezden gelerek acı çekebilir ya da dikkate alarak Evren’in size sunduğu sihrin ve mutluluğun tadını çıkarabilirsiniz.
Seçim sizin. Olumsuz enerji frekansları yaymaya devam etmek zorunda değilsiniz. Bu akımı daha olumlu bir yaklaşıma dönüştürebilirsiniz. Karamsarlık yerine iyimserliği seçtiğiniz an, arzularınıza kavuşma yönünde kuantum sıçramalar gerçekleştirebilirsiniz.
Evrensel Çekim Yasaları
Sandra Anne Taylor
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder