Aura
Aura sözlük anlamı olarak eski Yunanca’dan gelmektedir; meltem, esinti manasını taşımaktadır. İnsan bedenini çevreleyen elektromanyetik bir alan ve enerji kalkanıdır. Sadece insan bedenini değil bitki ve hayvanları da çevrelemektedir. Bu enerji sisi, bulutu genelde üçüncü göz denilen duru görü yeteneği açık olan kişilerce görülebilmektedir. Semyon Kirlian adlı Rus deneycisi tarafından yapılan fotoğraf makinesi kanalıyla da bilimsel olarak gerçekliği kanıtlanmıştır. Sonraları bu sistemin ismi Kirlian fotoğraf tekniği olarak da literatürde yerini almıştır.
Aura, bulunduğu atmosferdeki beyaz ışığı çekerek, renklere ayrıştırıp insan bedeninde varolan güç merkezlerine iletmektedir. Bu güç (enerji) merkezleri çakra adıyla bilinmektedir. Ayrıca aura insan ruhunun, aklının gelişmesiyle ilgili olarak değişik renklerin sahibidir. O anda ki fizik, ruh durumumuz da auramızın renk ve netliğini etkilemektedir.
4 TEMEL ENERJİ BEDENi
Her insan üzerinde ruhsal, zihinseli duygusal ve eterik olmak üzere dört temel aura katmanı mevcuttur.
Eterik Beden
Fiziksel bedenden yaklaşık 20 cm . uzaklığındadır ve şekil ve boyut olarak fiziksel bedene benzer ve hayat enerjisini solar plexus çakrası yoluyla güneşten, ve kök çakra yoluyla dünyadan alır. Bu enerjiyi depolayarak, çakralar ve kozmik enerji taşıyan 350.000 görünmeyen enerji odaklarına dağıtır; bunlar da bu enerji ile sürekli olarak fiziksel beden de akan enerji şebekesini besler.
Bedenin doğal ihtiyaçlarıyla uyumlu olmayan bir yaşam tarzı (stres, sağlıksız beslenme, aşırı alkol, nikotin ve ilaç kullanımı) ile birlikte olumsuz düşünceler ve duygular da eterik yaşam gücünü harcayıp enerji yayılımının kuvvetini ve yoğunluğunu azaltır. Böylece aura da bir takım zayıf bölgeler oluşur.Bu şekilde oluşan negatif enerji akımlar zararlı mikroorganizmaların bedenimize girmesine sebep olur. Kısacası hastalıklar fizik bedende oluşmadan önce eterik bedenimizde ortaya çıkar. Hastalıkları bu düzlemde tedavi edebilirsek, fizik bedenimiz rahatsızlanmadan hastalıklardan kurtuluruz.
Pozitif telkinlerle bedenimizin sağlığını düzeltebiliriz. Eterik bedenin diğer bir önemli görevi ise; diğer yüksek enerji bedenleri ile fizik beden arasında aracılık yapmasıdır. Bu yolla fiziksel duygularımızla aldığımız bilgileri, astral ve zihinsel bedenlere iletir ve aynı anda yüksek bedenlerden fizik bedene enerji ve bilgi aktarılır. Eterik beden zayıflamışsa bu bağlantıyı kurmada Başarısız olacaktır. Eterik bedenimizi güçlendirmek için çeşitli terapi şekilleri uygulama gerekir.
Duygusal / Astral Beden
Sürekli hareket halindedir ve tüm anlık duyguları yansıtır. Korkuları, öfkeleri, yalnızlık ve terkedilmişlik duygularını bu beden biriktirip toplar, bir nevi bilinçaltı görevi görür. Dolayısıyla bu tabakadan yayılan titreşimler bilinçsiz mesajlarımızdır. Bu noktada karşılıklı çekim ortaya çıkar.
Çevremizdeki kendimize çektiğimiz insanlar bu tabaka ile çektiklerimizdir. Bu nedenle korktuğumuz olaylarla ve görüşmek istemediğimiz kişilerle karşılaşıyoruz. Kişi içinde kararsız korkular taşıyorsa, bu korkuyu destekleyen durumları kendine çekecektir, kişi içinde saldırganlık taşıyorsa, tekrar tekrar öfkelerini su üstüne çıkaracak olaylarla karşılaşır. Bu bedenin görevi bize aynalık yaparak kim olduğumuzu bize göstermektir. Sonuç olarak bir kişi bilinçli bir şekilde ne kadar çok sevgi ve başarı için çabalarsa çabalasın, bilinçsizce yarattığı öfke, nefret, kıskançlık duygularının yarattığı frekanslar yüzünden asla amacına ulaşamamaktadır.
Zihinsel Beden
Düşüncelerimizin, yorumlarımızın, akılcı ve sezgisel algılarımızın hepsini zihinsel beden doğurur. Titreşimleri eterik ve astral bedeninkinden daha yüksek ve yapısı daha az yoğundur. Şekli ovaldir ve kişi daha yüksek düzlemlere çıkınca hacmi, astralbeden ve duygusal auranın birleşimi kadar yer kaplayan bir noktaya yükselebilir. Zihinsel bedenin aura yayılımı birkaç metreye kadar uzayabilir. Zihinsel olarak az gelişmiş bir insanın, zihinsel bedeni sütlü beyaz bir görünümdedir. Belli belirsiz olan renkler ise mat ve geçirimsizdir. Bir insanın düşünceleri ne kadar canlıysa ve farkındalığı ne kadar yüksekse ışıyan renkleri de o kadar canlı ve yoğundur.
Bilgiler fizik beden ve duygularla zihinsel bedene aktarılır. Oradan da eterik beden yoluyla astralbedene iletilir. astral beden alınan bilgileri duygulara çevirerek zihinsel bedene gönderir. Zihinsel bedende de bu duygular düşüncelere dönüşür. astral beden ve çözümlenmemiş duygusal kalıplar, bilgiyi çarptırarak yanlı düşünceler oluşturur. Yani akılcı zihin aslında hiçbir zaman yansız ve nötr olamaz. Zihinsel bedenin asli görevi, ruhsal beden düzleminden çıkarak ve akılcı zihinle bütünleşerek evrensel gerçeği yakalamaktır. Üçüncü göz çakrası ve taç çakrası arasındaki bağlantı yoluya zihinsel bedenin yüksek derecelerine ulaşılabilir. Zihinsel beden bir kez geliştikten sonra, ruhsal bedenin aynası olur ve kişi yüksek benliğini idrak eder. Alın ve taç çakrası ile bağlantılı çalışıp, zihinsel frekans yükseltilir.
Ruhsal (Spritüel) Beden
Yarıçapı ortalama 4.5- 5.5 m . genişliğindedir. En yüksek frekansa sahip bedendir. Bu bedenin yayılım alanı geniştir. Enerjiyi insanın üst benliğinden alır, bu yüzden oradan gelen enerji saftır. Bu enerjiyi kullanabilmek de yeterince temizlenip düzelmiş çakralar sayesinde olur. Ruhsal Alan; Tanrısal yanımızla bağlantımızı, ruhsal beden aracılığıyla yaparız. Ruhsal Aura, Kİ’nin en yüksek derecede frekanslarını içinde barındırmaktadır. Farklı enerjiler çok daha değişime uğrayarak eterik alan enerjisine dönüşür. Bu enerji ise fizik bedenden gelen enerjiye dahil olmak üzere eterik alan aurası sınırları dahilinde korunmaktadır. Fizik bedenin en uzağında yer alan auraya ruhsal aura denir. Var oluşumuzun kaynağını, hedefini ve yaşamamızın amacını sadece ruhsal beden yoluyla tanıyabiliriz. Kendimizi onun titreşimlerine açtığımızda, yaşamımız tamamen yeni bir nitelikle zenginleşecektir.Ruhsal beden, evrenden aldığı enerjiler ile beslenen ve bilincimiz arttıkça oval hali yuvarlaklaşarak daireye dönüşen bedenimizdir. Bazı insanların yanında huzurlu olmamız ve pozitif enerji hissetmemizin nedeni o kişilerin gelişmiş ruhsal bedenlerinden kaynaklanır.
ÇAKRALAR
Geleneksel metinlerde 88.000 chakradan söz edilir. Demek ki insan bedeninin hemen hemen her bölgesi bu enerji alışına, dönüştürülmesine ve iletimine karşı duyarlı birer organ gibidir. Bu çakraların çoğu küçüktür ve enerji sisteminde önemsiz rolleri vardır. Yalnızca 40 kadar ikincil çakra önemli işlevlere sahiptir. Bunların çoğu dalakta, boynun arkasında, avuç içlerinde ve ayak tabanlarında bulunur.
Yedi temel çakranın gerçek yeri eterik bedendir. Her biri farklı sayıda taç yaprağına sahip, huni şeklinde çiçeklere benzerler ki bu yüzden Doğu’da lotus çiçekleri olarak da adlandırılır. Çiçeğin yaprakları, enerjinin çakralara akıp, oradan da sübtil bedenlere geçmesini sağlayan enerji kanallarını,yani nadi’leri temsil ediyorlar. Yaprakları ya nadi’lerin sayısı dört (kök çakrada) ile bin (taç çakrada) arası değişebiliyorlar.
Her çakra çiçeğinin en dip noktasından omurgaya giden ve onunla birleşen, sap şeklinde bir enerji kanalı çakraları sushumna ile birleştirir. Sushumna, omurgadan başın tepesine kadar uzanan en önemli enerji kanalıdır.
Çakralar sürekli bir devir halindedir. Bu yüzden, Sanskrit’çe ”tekerlek” anlamına gelen ‘çakra’ adı verilmiştir. Devir yönüne bağlı olarak enerjiyi çeken ve iten bu dönüştür.
Vücudumuzda ki yedi temel çarka :
Kök Çakra:
Rengi Kırmızıdır.
Bizi dünyaya bağlayan kök çakra bacak arasında yere doğru, kadınlarda anüs ve vajina arasında, erkeklerde ise anüs ve testisler arasındadır. Bu çakra iş, aşk, kariyer, para, şöhret, makam mevki ve aynı zamanda da cinsellikle de alakalıdır. Yer yüzüne, fiziksel bedenimize ait ne türlü ihtiyaç varsa bu çakranın işlevi dahilindedir. Kök Çakra bizi yerküreye bağlayan ana çakramızdır. Bu çakranın az veya tam tıkalı olması halinde her türlü dünyevi olaylarla ilgili başarısızlıklar yaşanır.
Hara Çakra:
Rengi turuncudur.
Yaratıcılık, duygusallık ve cinsellikle ilgili olan çakramızdır. Erkek ve kadınlarda göbek deliğinin iki parmak aşağısındadır. Bu çakranın tıkalı olması, cinsel işlev bozuklukları, ikili ilişkilerde problem yaşama, yaratıcılıkta ve üretkenlikte başarısız olma gibi konularda etkisini gösterir.
Solar-Plexus Çakra
Rengi sarıdır.
Güneş enerjisi ile simgelenir. Yeri tam midenin üstü ve kaburgaların oluşturduğu çukurdadır. Doğru nefes alma, öz’de mutluluğu yakalama, başkalarının güzel enerjisini hissedebilme gibi işlevlere sahiptir. Bu çakranın tıkalı olması kişilerde, nefes darlığı, astım, asabiyet, tahammülsüzlük, adrenalin yetersizliği, sabırsızlık, kavga eğilimi olarak kendini gösterir.
Kalp Çakra :
Rengi yeşildir.
Sevgi, saygı, şefkat, merhamet, fedakarlık, bağışlayıcılık, paylaşım gibi işlevleri vardır. Yeri iki göğsün tam ortasındadır. Bu çakranın tıkalı olması halinde, kişi, sürekli sevgisizlikten şikayet eder, sevilmediğinden şikayetçidir ama kendisi de sevmeyi bilmez. Merhamet duygusundan uzaktır . Fedakarlık etmeyi, yardım etmeyi deyim yerindeyse kendisini kullandırtmak olarak algılar. Kin ve nefret gibi duygulardan kendisini alıkoyamaz. .
Boğaz Çakrası:
Rengi parlak mavidir.
Mavi renk temizlik ve şifa rengidir. Yaratıcılık ve hitabetle ilgili olan bu çakramız her alanda ihtiyaç duyduğumuz özellikleri bize kazandırır. Toplum içinde konuşma, etkili hitabet yeteneği, kendini ifade edebilme gücü, özgüven sahibi olma, ikna edebilme ve detaylı anlatım gücü gibi özelliklerimiz boğaz çakramızın sağlıklı çalışmasından kaynaklanır.
Boğaz çakrasının tıkalı olması halinde, kişide kendini ifade edememe, özgüven eksikliği, yaratıcılıkta problem yaşaması, erteleme sorunu olması gibi durumlar gözlenir.
Boğaz çakrasının yeri, boğazın tam ortasındaki boğaz kemiğinin (adem elması denilen kemik) hemen üstündeki boşluktadır.
Üçüncü Göz Çakrası:
Rengi lacivert rengidir.
Üçüncü göz çakrası iki kaşın tam ortasındadır. Zihinle alakalı çakradır.,İleri görüşlü olma, gelecekteki olayları sezebilme, hayalgücünün kuvvetli olması, üst aşamalarda da durugörü yetneğine sahip olma üçüncü göz çakrasıyla ilgilidir. Üçüncü göz çakrasının tıkalı olması halinde kişi, bir bir arkasına kararlar alır fakat hiç birini hayata geçiremez. Verdiği kararların arkasında duramaz. Yaptığı davranışın ilerde nelere mal olacağını kestiremez.
Taç Çakra:
Menekşe mor rengindedir.
Başın üst kısmının tam ortasındadır. Tamamen metafizik olaylarla alakalı olan bu çakramız bizi Bütün’e bağlar. Bu çakranın açık ve geniş olması İlahi frekansların yavaş yavaş açılarak boyutlar üstü bilgilere de sahip olunmasını sağlar. Tepe çakranın tıkalı olması halinde İlahi kaynaktan sağlıklı enerji alınamaz, dolayısıyla da Öz Kaynak’a bağlantımızı gerçekleştiren frekanslarımız açılmaz.
Fiziksel bedenden yaklaşık 20 cm . uzaklığındadır ve şekil ve boyut olarak fiziksel bedene benzer ve hayat enerjisini solar plexus çakrası yoluyla güneşten, ve kök çakra yoluyla dünyadan alır. Bu enerjiyi depolayarak, çakralar ve kozmik enerji taşıyan 350.000 görünmeyen enerji odaklarına dağıtır; bunlar da bu enerji ile sürekli olarak fiziksel beden de akan enerji şebekesini besler.
Bedenin doğal ihtiyaçlarıyla uyumlu olmayan bir yaşam tarzı (stres, sağlıksız beslenme, aşırı alkol, nikotin ve ilaç kullanımı) ile birlikte olumsuz düşünceler ve duygular da eterik yaşam gücünü harcayıp enerji yayılımının kuvvetini ve yoğunluğunu azaltır. Böylece aura da bir takım zayıf bölgeler oluşur.Bu şekilde oluşan negatif enerji akımlar zararlı mikroorganizmaların bedenimize girmesine sebep olur. Kısacası hastalıklar fizik bedende oluşmadan önce eterik bedenimizde ortaya çıkar. Hastalıkları bu düzlemde tedavi edebilirsek, fizik bedenimiz rahatsızlanmadan hastalıklardan kurtuluruz.
Pozitif telkinlerle bedenimizin sağlığını düzeltebiliriz. Eterik bedenin diğer bir önemli görevi ise; diğer yüksek enerji bedenleri ile fizik beden arasında aracılık yapmasıdır. Bu yolla fiziksel duygularımızla aldığımız bilgileri, astral ve zihinsel bedenlere iletir ve aynı anda yüksek bedenlerden fizik bedene enerji ve bilgi aktarılır. Eterik beden zayıflamışsa bu bağlantıyı kurmada Başarısız olacaktır. Eterik bedenimizi güçlendirmek için çeşitli terapi şekilleri uygulama gerekir.
Duygusal / Astral Beden
Sürekli hareket halindedir ve tüm anlık duyguları yansıtır. Korkuları, öfkeleri, yalnızlık ve terkedilmişlik duygularını bu beden biriktirip toplar, bir nevi bilinçaltı görevi görür. Dolayısıyla bu tabakadan yayılan titreşimler bilinçsiz mesajlarımızdır. Bu noktada karşılıklı çekim ortaya çıkar.
Çevremizdeki kendimize çektiğimiz insanlar bu tabaka ile çektiklerimizdir. Bu nedenle korktuğumuz olaylarla ve görüşmek istemediğimiz kişilerle karşılaşıyoruz. Kişi içinde kararsız korkular taşıyorsa, bu korkuyu destekleyen durumları kendine çekecektir, kişi içinde saldırganlık taşıyorsa, tekrar tekrar öfkelerini su üstüne çıkaracak olaylarla karşılaşır. Bu bedenin görevi bize aynalık yaparak kim olduğumuzu bize göstermektir. Sonuç olarak bir kişi bilinçli bir şekilde ne kadar çok sevgi ve başarı için çabalarsa çabalasın, bilinçsizce yarattığı öfke, nefret, kıskançlık duygularının yarattığı frekanslar yüzünden asla amacına ulaşamamaktadır.
Zihinsel Beden
Düşüncelerimizin, yorumlarımızın, akılcı ve sezgisel algılarımızın hepsini zihinsel beden doğurur. Titreşimleri eterik ve astral bedeninkinden daha yüksek ve yapısı daha az yoğundur. Şekli ovaldir ve kişi daha yüksek düzlemlere çıkınca hacmi, astralbeden ve duygusal auranın birleşimi kadar yer kaplayan bir noktaya yükselebilir. Zihinsel bedenin aura yayılımı birkaç metreye kadar uzayabilir. Zihinsel olarak az gelişmiş bir insanın, zihinsel bedeni sütlü beyaz bir görünümdedir. Belli belirsiz olan renkler ise mat ve geçirimsizdir. Bir insanın düşünceleri ne kadar canlıysa ve farkındalığı ne kadar yüksekse ışıyan renkleri de o kadar canlı ve yoğundur.
Bilgiler fizik beden ve duygularla zihinsel bedene aktarılır. Oradan da eterik beden yoluyla astralbedene iletilir. astral beden alınan bilgileri duygulara çevirerek zihinsel bedene gönderir. Zihinsel bedende de bu duygular düşüncelere dönüşür. astral beden ve çözümlenmemiş duygusal kalıplar, bilgiyi çarptırarak yanlı düşünceler oluşturur. Yani akılcı zihin aslında hiçbir zaman yansız ve nötr olamaz. Zihinsel bedenin asli görevi, ruhsal beden düzleminden çıkarak ve akılcı zihinle bütünleşerek evrensel gerçeği yakalamaktır. Üçüncü göz çakrası ve taç çakrası arasındaki bağlantı yoluya zihinsel bedenin yüksek derecelerine ulaşılabilir. Zihinsel beden bir kez geliştikten sonra, ruhsal bedenin aynası olur ve kişi yüksek benliğini idrak eder. Alın ve taç çakrası ile bağlantılı çalışıp, zihinsel frekans yükseltilir.
Ruhsal (Spritüel) Beden
Yarıçapı ortalama 4.5- 5.5 m . genişliğindedir. En yüksek frekansa sahip bedendir. Bu bedenin yayılım alanı geniştir. Enerjiyi insanın üst benliğinden alır, bu yüzden oradan gelen enerji saftır. Bu enerjiyi kullanabilmek de yeterince temizlenip düzelmiş çakralar sayesinde olur. Ruhsal Alan; Tanrısal yanımızla bağlantımızı, ruhsal beden aracılığıyla yaparız. Ruhsal Aura, Kİ’nin en yüksek derecede frekanslarını içinde barındırmaktadır. Farklı enerjiler çok daha değişime uğrayarak eterik alan enerjisine dönüşür. Bu enerji ise fizik bedenden gelen enerjiye dahil olmak üzere eterik alan aurası sınırları dahilinde korunmaktadır. Fizik bedenin en uzağında yer alan auraya ruhsal aura denir. Var oluşumuzun kaynağını, hedefini ve yaşamamızın amacını sadece ruhsal beden yoluyla tanıyabiliriz. Kendimizi onun titreşimlerine açtığımızda, yaşamımız tamamen yeni bir nitelikle zenginleşecektir.Ruhsal beden, evrenden aldığı enerjiler ile beslenen ve bilincimiz arttıkça oval hali yuvarlaklaşarak daireye dönüşen bedenimizdir. Bazı insanların yanında huzurlu olmamız ve pozitif enerji hissetmemizin nedeni o kişilerin gelişmiş ruhsal bedenlerinden kaynaklanır.
ÇAKRALAR
Geleneksel metinlerde 88.000 chakradan söz edilir. Demek ki insan bedeninin hemen hemen her bölgesi bu enerji alışına, dönüştürülmesine ve iletimine karşı duyarlı birer organ gibidir. Bu çakraların çoğu küçüktür ve enerji sisteminde önemsiz rolleri vardır. Yalnızca 40 kadar ikincil çakra önemli işlevlere sahiptir. Bunların çoğu dalakta, boynun arkasında, avuç içlerinde ve ayak tabanlarında bulunur.
Yedi temel çakranın gerçek yeri eterik bedendir. Her biri farklı sayıda taç yaprağına sahip, huni şeklinde çiçeklere benzerler ki bu yüzden Doğu’da lotus çiçekleri olarak da adlandırılır. Çiçeğin yaprakları, enerjinin çakralara akıp, oradan da sübtil bedenlere geçmesini sağlayan enerji kanallarını,yani nadi’leri temsil ediyorlar. Yaprakları ya nadi’lerin sayısı dört (kök çakrada) ile bin (taç çakrada) arası değişebiliyorlar.
Her çakra çiçeğinin en dip noktasından omurgaya giden ve onunla birleşen, sap şeklinde bir enerji kanalı çakraları sushumna ile birleştirir. Sushumna, omurgadan başın tepesine kadar uzanan en önemli enerji kanalıdır.
Çakralar sürekli bir devir halindedir. Bu yüzden, Sanskrit’çe ”tekerlek” anlamına gelen ‘çakra’ adı verilmiştir. Devir yönüne bağlı olarak enerjiyi çeken ve iten bu dönüştür.
Vücudumuzda ki yedi temel çarka :
Kök Çakra:
Rengi Kırmızıdır.
Bizi dünyaya bağlayan kök çakra bacak arasında yere doğru, kadınlarda anüs ve vajina arasında, erkeklerde ise anüs ve testisler arasındadır. Bu çakra iş, aşk, kariyer, para, şöhret, makam mevki ve aynı zamanda da cinsellikle de alakalıdır. Yer yüzüne, fiziksel bedenimize ait ne türlü ihtiyaç varsa bu çakranın işlevi dahilindedir. Kök Çakra bizi yerküreye bağlayan ana çakramızdır. Bu çakranın az veya tam tıkalı olması halinde her türlü dünyevi olaylarla ilgili başarısızlıklar yaşanır.
Hara Çakra:
Rengi turuncudur.
Yaratıcılık, duygusallık ve cinsellikle ilgili olan çakramızdır. Erkek ve kadınlarda göbek deliğinin iki parmak aşağısındadır. Bu çakranın tıkalı olması, cinsel işlev bozuklukları, ikili ilişkilerde problem yaşama, yaratıcılıkta ve üretkenlikte başarısız olma gibi konularda etkisini gösterir.
Solar-Plexus Çakra
Rengi sarıdır.
Güneş enerjisi ile simgelenir. Yeri tam midenin üstü ve kaburgaların oluşturduğu çukurdadır. Doğru nefes alma, öz’de mutluluğu yakalama, başkalarının güzel enerjisini hissedebilme gibi işlevlere sahiptir. Bu çakranın tıkalı olması kişilerde, nefes darlığı, astım, asabiyet, tahammülsüzlük, adrenalin yetersizliği, sabırsızlık, kavga eğilimi olarak kendini gösterir.
Kalp Çakra :
Rengi yeşildir.
Sevgi, saygı, şefkat, merhamet, fedakarlık, bağışlayıcılık, paylaşım gibi işlevleri vardır. Yeri iki göğsün tam ortasındadır. Bu çakranın tıkalı olması halinde, kişi, sürekli sevgisizlikten şikayet eder, sevilmediğinden şikayetçidir ama kendisi de sevmeyi bilmez. Merhamet duygusundan uzaktır . Fedakarlık etmeyi, yardım etmeyi deyim yerindeyse kendisini kullandırtmak olarak algılar. Kin ve nefret gibi duygulardan kendisini alıkoyamaz. .
Boğaz Çakrası:
Rengi parlak mavidir.
Mavi renk temizlik ve şifa rengidir. Yaratıcılık ve hitabetle ilgili olan bu çakramız her alanda ihtiyaç duyduğumuz özellikleri bize kazandırır. Toplum içinde konuşma, etkili hitabet yeteneği, kendini ifade edebilme gücü, özgüven sahibi olma, ikna edebilme ve detaylı anlatım gücü gibi özelliklerimiz boğaz çakramızın sağlıklı çalışmasından kaynaklanır.
Boğaz çakrasının tıkalı olması halinde, kişide kendini ifade edememe, özgüven eksikliği, yaratıcılıkta problem yaşaması, erteleme sorunu olması gibi durumlar gözlenir.
Boğaz çakrasının yeri, boğazın tam ortasındaki boğaz kemiğinin (adem elması denilen kemik) hemen üstündeki boşluktadır.
Üçüncü Göz Çakrası:
Rengi lacivert rengidir.
Üçüncü göz çakrası iki kaşın tam ortasındadır. Zihinle alakalı çakradır.,İleri görüşlü olma, gelecekteki olayları sezebilme, hayalgücünün kuvvetli olması, üst aşamalarda da durugörü yetneğine sahip olma üçüncü göz çakrasıyla ilgilidir. Üçüncü göz çakrasının tıkalı olması halinde kişi, bir bir arkasına kararlar alır fakat hiç birini hayata geçiremez. Verdiği kararların arkasında duramaz. Yaptığı davranışın ilerde nelere mal olacağını kestiremez.
Taç Çakra:
Menekşe mor rengindedir.
Başın üst kısmının tam ortasındadır. Tamamen metafizik olaylarla alakalı olan bu çakramız bizi Bütün’e bağlar. Bu çakranın açık ve geniş olması İlahi frekansların yavaş yavaş açılarak boyutlar üstü bilgilere de sahip olunmasını sağlar. Tepe çakranın tıkalı olması halinde İlahi kaynaktan sağlıklı enerji alınamaz, dolayısıyla da Öz Kaynak’a bağlantımızı gerçekleştiren frekanslarımız açılmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder