Üçüncü Soru : Osho, sık sık bu iyi, bu doğru, bu yanlış diyorsun. Bu, biz her şeydeki birliği farkedemediğimiz için, sırf bize hitaben kullandığın bir dil mi, yoksa iyi ve kötü diye bir şey var mı?
Hayır, yalnızca bir dil. Benim için hiçbir şey iyi değildir, hiçbir şey kötü değildir. Ama bu senin için tehlikeli olur. Doğru tehlikeli olabilir. Gerçekten de yalnızca doğru tehlikeli olabilir… Yaşamlar asla o kadar tehlikeli değildir, çünkü onlar potansiyel değildir. Onların içinde hiçbir güç yoktur.
Doğru çok yıkıcı olabilir. İyi ya da kötü, doğru ya da yanlış yoktur. Herşey olduğu gibidir, kınama, bölme boşunadır… Ama bu senin için tehlikeli olur. Bu sana çok fazla gelir, sen yanlış anlarsın. Anlayamazsın; iyi olmadığında, kötü olmadığında, sen bunu anlayamazsın ve sen kendi yorumu yaparsın.
Ben iyi ya da kötü olan hiçbir şey yok derken, sen şimdiye dek kötü olarak düşündüğün her ne varsa, artık öyle düşünmeye gerek olmadığını düşünürsün. Bu yüzden bu senin için bir bahane olur ve sen ikili düşünmeye başlarsın. Kendin için iyi ya da kötü bir şey olmadığını düşünürsün, ama başkaları için de öyle olabileceğini düşünmezsin. Başkaları için de öyle olabileceğini düşünürsen, o zaman anlamışsındır; o zaman bu bir bahane olmaz, özgürlük olur. Ama zihin bir olmalıdır; çifte standart olmamalıdır.
Neden iyi ya da kötü diye bir şey olmadığını söylüyorum? Çünkü iyilik ve kötülük yalnızca yorumdur, gerçeklik değildir.
Dışarda, bahçede bir çiçek varsa, biri ona güzel diyebilir ve bir başkası çirkin diyebilir. Çiçek ikiside değildir. Çiçek orada, kendi orjinalliği içinde vardır. Ve senin yorumlarınla ilgilenmez. Ama senin için ya güzeldir ya değildir. O güzellik ve çirkinlik yorumdur, gerçeklik değildir. Ona güzel ya da çirkin diyen senin zihnindir. Çiçek bundan etkilenmez, ama sen etkilenirsin. Onun güzel olduğunu söylersen davranışın tek çeşit olur; çirkin olduğunu söylersen davranışın değişir. Kendi yorumundan etkilenirsin.
Ve ben seninle konuşuyorum, bu yüzden ne dersem diyeyim, senin davranışlarının etkileneceğini daima hatırlamalıyım. Sen tüm vurgunun yapmaktan olmaya değiştiği, senin artık yapmakla ilgilenmediğin, yalnızca olmakla ilgilendiğin noktaya gelene kadar, iyi ya da kötü bir şey yok derken neyi kastettiğimi anlayamazsın. Her şey olduğu gibidir.
Ama bunu ancak derinlemesine benliğe odaklandığın zaman anlayabilirsin. Ve eğer benliğe odaklanmışsan, o zaman ne yaparsan yap iyi olacaktır. O zaman tehlike yoktur. Ama şu anda sen benliğe odaklanmış değilsin, sen çepere odaklanmışsın. Durmaksızın ne yapacağını, ne yapamayacağını seçiyorsun.
Gerçekte, sen, “Ne olmalı?” sorusunu sormamışsın. Sen hep ne yapacağını ve ne yapmayacağını ve ne yapmayacağını, onun iyi mi, kötü mü olacağını soruyorsun. Asla, “Ne olmalı?” diye sormuyorsun. Ve olmak yapmaktan daha önemli olmadığı sürece, senin için iyi ve kötü vardır… Senin için. O zaman bir şey yapılmalı, bir şey yapılmamalıdır.
Bu ayrımı nasıl yapmalı ve neden? Eğer gerçekten iyi ve kötü diye bir şey yoksa, o zaman bu ayrım nasıl ve neden yapılır.
Bana göre, bu yine senin için yaptığım bir ayrımdır. Senin olmana gidiyorsa bir şeye iyi diyorum, o zaman herşey iyi oluyor ve eğer seni olmaktan uzaklaştırıyorsa ona kötü diyorum. Kendinden uzaklaşmaya devam edersen, her şey kötüleşir.
Senin kendine, yuvana gelmen için, bir şeye iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış diyorum. ‘İyi’ ve ‘kötü’ sözcükleri yerine ‘doğru’ ve ‘yanlış’ sözcüklerini kullanmak daha iyidir, çünkü ben senin kendini varlığına getirmen için gerekli olan tekniklerle daha çok ilgileniyorum. Bu yüzden, bir teknik seni benliğine getirebiliyorsa doğrudır; seni benliğine getirmiyorsa ya da bir engel oluşturuyorsa, seni yan yollara götürüyorsa ya da seni çıkmaz sokaklara götürüyorsa, seni hiçbir yere götürmüyorsa, o zaman yanlıştır.
Ama bana sorarsan, nihai olarak iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış diye birşey yoktur. Ve eğer bunu hemen, şu anda anlayabiliyorsan, o zaman hiçbir şeyin doğru ya da yanlış olmadığı bir şekilde yaşamaya başla… Ve bu, başkalarını ilgilendirdiği kadarıyla senin içindir ve seni ilgilendirdiği kadarıyla başkaları içindir.
İsa der ki: “Kendine nasıl davranılmasını istiyorsan başkalarına öyle davran.” Bu ‘tek standardın’ temel ilkesidir ve senin kendine gelmeni isteyen herkesin tüm öğretisidir. İyi ya da kötünün olmadığı tek bir standart vardır, hem senin için, hem başka herkes için.
Hırsızlık yapıyorsan hırsızlığın kötü olmadığını söylemek kolaydır, ama eğer bir başkası senden çalıyorsa, o zaman hırsızlığın kötü olmadığını söylemek güçleşir.
Bir hırsızın hikayesini duydum. Dördüncü kez yakalanmış ve yargıç sormuş: “Tekrar tekrar yakalandın, sorun ne? Eğer beceremiyorsan neden yapıyorsun?” Adam demiş ki: “Bu bir beceri meselesi değil. Ben yalnızım ve çok iş var.” Yargıç demiş ki: “O zaman neden kendine bir arkadaş, bir ortak bulmuyorsun?” Hırsız demiş ki: “Ahlak o kadar bozuldu ki ortağına güvenemiyorsun.”
Hırsız bile başkaları söz konusu olduğunda ahlak terimleri ile düşünüyor… “Ahlak o kadar bozuldu ki ortağına güvenemiyorsun. Bu yüzden tüm işi tek başıma yapmak zorunda kalıyorum ve yapılacak çok fazla iş var.”
Tüm bilenlerin en derin öğretisi budur: Seçecek bir şey yoktur. Her şey kabullenilmektedir. Onu bütünlüğü içinde kabullenebilirsen, dönüşmüş olursun. Ama sinsiysen ve kendini kandırmak istiyorsan, o zaman bu eksiksiz kabullenme tehlikeli olur.
Yani pek çok şeyi senin için söylüyorum. Ve arada, aynı zamanda sana gerçekten aktarmak istediklerimi söylüyorum. Ama bu ancak çok dolaylı bir şekilde verilebilir. Sen öylesine tehlikeli, öylesine intihara eğimlisin ki, kendin için zararlı olacak bir şey yapabilirsin.
Ben daha yüksek bir doğrudan bahsediyorum… Yalnızca daha yüksek bir doğru da değil, nihai doğru. Naropa, şarkısında cennet ile cehennem arasında bir parmak mesafe olduğunu söyler. İyi ile kötü arasındaki bir parmak mesafe cennet ile cehennemi ayırmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder