Hepimizin gerçekleşmesini istediğimiz rüyalarımız var. Hepimiz içimizin derinliklerinde başka insanlardan farklı olduğumuza, özel ve özgün olduğumuza inanmak istiyoruz. Şu anda sahip olduklarımızdan çok daha fazlasına layık olduğumuzu ama nedense şansın bize yardım etmediğini düşünüyoruz belki.
Gençlik yıllarında geleceğimizle ilgili neler neler hayal ediyoruz. Bu hayallerimizin bir gün mutlaka gerçekleşeceğine inanıyoruz.
Ve yıllar geçiyor. Bir gün uyanıyor ve bakıyoruz ki gelecek dediğimiz şey bugün olmuş. Gençken asla gelmeyeceğini düşündüğümüz orta yaşlı yüz, dökülmeye başlayan saçlar, saçlarda artan beyazlık aynada bize bakıyor. Aynadaki yüzde buruk bir tebessüm ya da sadece buruk bir ifade var.
Günlük yaşamın kaygı ve koşuşturmalarıyla geçen yılların rüyalarımızı bulandırdığını fark ediyoruz. Gücümüzün zaman hırsızı kaygılarla azaldığını hissediyoruz. Yaşamın acımasızlığına öfke duyup, “kaderimize” razı oluyoruz.
Ömrümüzün geri kalan kısmını mümkün olduğunca en az acıyla yaşayarak tamamlamaya razı oluyoruz.
Bu tablo, pek de birbirinden farklı olmayan senaryolarla dünya nüfusunun yüzde 97’sinin hayatını yansıtıyor.
Peki, yaşamdan haz alan, içindeki potansiyeli ortaya çıkaran, yeteneklerini kullanan, varlığıyla sadece kendisine değil, başkalarına da yararı olan, dünyayı daha yaşanılacak bir yere dönüştürmeye katkıda bulunan yüzde 3’lük grubun farkı ne? Bu grubun farkı, fark yaratmalarından kaynaklanıyor.
Yaşamım boyunca başarılı insanların diğer insanlardan farkının ne olduğunu merak ettim. “Başarılı” deyince, yaptığı işten doyum alan, üretken ve yaratıcı, kendisine ve çevresine yararlı, mutlu ve geliştirici bir ilişki içinde olup bunu sürdüren, bedeninin sağlığına önem veren, var olan yeteneklerini kullanan, “olmayan yeteneklerini” çabayla kazanan, daima olabileceğinin en iyisi olmaya özen gösteren, kendisine, başkalarına ve tüm yaşama saygılı bir kişiyi kastediyorum.
Kimi insan çok zor koşullar altında doğup büyüdüğü halde, yaptığı şeylerle bize ilham veriyor. Kimi insan ise, en iyi koşullarda yetiştiği halde, insanların yanına bile yaklaşmak istemediği biri olabiliyor.
Yaşam, her saniye yapılan küçük büyük seçimlerin sonucudur.
Başarılı insanların birçok ortak özelliği var. Bu özellikleri örneklerle haftalık yazılarımda sizinle paylaşacağım. Neden mi? Çünkü her birimizin içinde, rüyalarımızı gerçekleştirmemiz için gereken (ama belki henüz kullanmadığımız) güç var. Yeter ki, yaptığımız olumlu seçimleri kendimize mal ederken, olumsuz seçimlerin sonuçlarını kadere, şanssızlığa atfetmeyelim. Çünkü başarılı insanların temel özelliklerinden biri, yaptıkları seçimlerin sonuçları nasıl olursa olsun sorumluluğunu üstlenmeleridir.
Kendi özgünlüğünüze inanıyorsanız ve bu özgünlüğü ifade etmek istiyorsanız, amaca odaklanın ve adım atın.
Adım atmak!
“Tamam, söylediklerin iyi hoş da, sen benim yaşam koşullarımı bilmiyorsun. Rüyalarımı gerçekleştirmek bir yana, yaşamımı bile zar zor sürdürüyorum” mu diyorsunuz?
Haftaya, sizinle bir adamın hikayesini paylaşacağım. Bu hikayeyi kendi zor koşullarınızla karşılaştırın ve neler yapabileceğinizi görün, duyun, hissedin.
Belki olayları değiştiremeyiz ama olaylara bakış açımızı değiştirmek bizim elimizde.
Bu bir seçimdir, mutlulukla mutsuzluk arasında yapılan bir seçim.
Gençlik yıllarında geleceğimizle ilgili neler neler hayal ediyoruz. Bu hayallerimizin bir gün mutlaka gerçekleşeceğine inanıyoruz.
Ve yıllar geçiyor. Bir gün uyanıyor ve bakıyoruz ki gelecek dediğimiz şey bugün olmuş. Gençken asla gelmeyeceğini düşündüğümüz orta yaşlı yüz, dökülmeye başlayan saçlar, saçlarda artan beyazlık aynada bize bakıyor. Aynadaki yüzde buruk bir tebessüm ya da sadece buruk bir ifade var.
Günlük yaşamın kaygı ve koşuşturmalarıyla geçen yılların rüyalarımızı bulandırdığını fark ediyoruz. Gücümüzün zaman hırsızı kaygılarla azaldığını hissediyoruz. Yaşamın acımasızlığına öfke duyup, “kaderimize” razı oluyoruz.
Ömrümüzün geri kalan kısmını mümkün olduğunca en az acıyla yaşayarak tamamlamaya razı oluyoruz.
Bu tablo, pek de birbirinden farklı olmayan senaryolarla dünya nüfusunun yüzde 97’sinin hayatını yansıtıyor.
Peki, yaşamdan haz alan, içindeki potansiyeli ortaya çıkaran, yeteneklerini kullanan, varlığıyla sadece kendisine değil, başkalarına da yararı olan, dünyayı daha yaşanılacak bir yere dönüştürmeye katkıda bulunan yüzde 3’lük grubun farkı ne? Bu grubun farkı, fark yaratmalarından kaynaklanıyor.
Yaşamım boyunca başarılı insanların diğer insanlardan farkının ne olduğunu merak ettim. “Başarılı” deyince, yaptığı işten doyum alan, üretken ve yaratıcı, kendisine ve çevresine yararlı, mutlu ve geliştirici bir ilişki içinde olup bunu sürdüren, bedeninin sağlığına önem veren, var olan yeteneklerini kullanan, “olmayan yeteneklerini” çabayla kazanan, daima olabileceğinin en iyisi olmaya özen gösteren, kendisine, başkalarına ve tüm yaşama saygılı bir kişiyi kastediyorum.
Kimi insan çok zor koşullar altında doğup büyüdüğü halde, yaptığı şeylerle bize ilham veriyor. Kimi insan ise, en iyi koşullarda yetiştiği halde, insanların yanına bile yaklaşmak istemediği biri olabiliyor.
Yaşam, her saniye yapılan küçük büyük seçimlerin sonucudur.
Başarılı insanların birçok ortak özelliği var. Bu özellikleri örneklerle haftalık yazılarımda sizinle paylaşacağım. Neden mi? Çünkü her birimizin içinde, rüyalarımızı gerçekleştirmemiz için gereken (ama belki henüz kullanmadığımız) güç var. Yeter ki, yaptığımız olumlu seçimleri kendimize mal ederken, olumsuz seçimlerin sonuçlarını kadere, şanssızlığa atfetmeyelim. Çünkü başarılı insanların temel özelliklerinden biri, yaptıkları seçimlerin sonuçları nasıl olursa olsun sorumluluğunu üstlenmeleridir.
Kendi özgünlüğünüze inanıyorsanız ve bu özgünlüğü ifade etmek istiyorsanız, amaca odaklanın ve adım atın.
Adım atmak!
“Tamam, söylediklerin iyi hoş da, sen benim yaşam koşullarımı bilmiyorsun. Rüyalarımı gerçekleştirmek bir yana, yaşamımı bile zar zor sürdürüyorum” mu diyorsunuz?
Haftaya, sizinle bir adamın hikayesini paylaşacağım. Bu hikayeyi kendi zor koşullarınızla karşılaştırın ve neler yapabileceğinizi görün, duyun, hissedin.
Belki olayları değiştiremeyiz ama olaylara bakış açımızı değiştirmek bizim elimizde.
Bu bir seçimdir, mutlulukla mutsuzluk arasında yapılan bir seçim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder