Belirsizlik, kaybolmuşluk, kaybetme korkusu, ve kaygı veren ”riskli gelişmeler” …
DOLUNAY’a yaklaşırken gözümüzün gördüğü renk, aklımızı teslim alan ses bu!
AMA GERÇEK BU DEĞİL :)
Gerçek, kaygılarımızın sisi arkasında duran ve bizim tarafımızdan fark edilmeyi bekleyen bir lamba…
Ve biz, o lambanın ışığını görmek istiyorsak, çok sevdiğimiz, çok arzuladığımız, çok umut bağladığımız, hiç vazgeçmek istemediğimiz bir şeyin TAM İSTEDİĞİMİZ GİBİ olmadığını ya da umduğumuz gibi gelişmeyeceğini kabul etmek zorundayız!
Evrenin bize açacağı yeni kapıyı, sunacağı yeni seçeneği, bulduracağı yeni çözümü, yaşatacağı yeni sevinci tadabilmek için;
- Eski heveslerimizden,
- Ağdalı tutkularımızdan,
- İlle de şöyle olacak diye direttiğimiz için bir türlü makul bir sona vardıramadığımız ve giderek enerjimizi tüketen planlarımızdan,
- Yürümeyen ve yürümeyeceği epeydir belli olan sevdalarımızdan,
- Hırslarımız, gururumuz, inadımız, ve bizi çözümsüzlüğe götürecek kadar sivrilttiğimiz dikbaşlılığımızdan,
- Saplantılı tavırlarımızdan ya da bizi çaresizleştiren durağanlığımızdan,
vazgeçmemiz lazım ;)
Ortada bazı detayları atlanmış bir tasarım, arkası verilerle doldurulmamış bir varsayım, hayal kırıklığına sebep olan abartılı bir beklenti var. Ve bu işin bu hale gelmesinin altında bizim ısrarla göz ardı ettiğimiz, ihmal ettiğimiz bazı somut gerçekler yatıyor.
Biz bu gerçekleri artık fark etmek ve planlarımızı, yönümüzü, tavrımızı bunları dikkate alarak yeniden belirlemek zorundayız.
Ne var ki, ”BEN NEREDE YANLIŞ YAPTIM” derken, amacımız hatayı görüp hızla çözüme yönelmek olmalı!
Ah-ü-zar ile vakit kaybetmek, hüzün denizlerinde boğulmak, hayal kırıklığı içinde yelkenleri suya indirip gemiyi batırmak filan, bu aralar hiç prim yapmaz :)))
Madem çok delikanlıyız, boş gururu, ”bu bana yapılır mı ulennn!” muhabbetini bir yana bırakıp, cesaretimizi kuşanıp, kesilmesi gereken bağı kesmeli, ve yürünmesi gereken yola girmeliyiz!
Madem kendimizden hoşnut olmak istiyoruz, o zaman kendimize sahip çıkmalı, gerekiyorsa bazı şeylere elimizde kalan araçlar ve ufukta beliren çözümlerle yeniden başlamaktan korkmamalıyız.
Ve yeni başladıklarımızın sonu da ESKİSİ GİBİ OLSUN İSTEMİYORSAK, eskiden davrandığımız gibi davranmamalıyız!
Bu defa kendimizi aldatmak, boş işlerle oyalanmak, olmayacak duaya amin çekmek, bulanık sularda balık avlamak, etrafımızdakileri de kendimizle birlikte oyalayıp vakit kaybettirmek filan yok ;)
Detaycı, özenli, gayretli, tutarlı, ”evrenin bize habire hatırlatıp durduğu ama bizim ısrarla kulak arkası ettiğimiz” kurallara saygılı, prensipli, sabırlı, kararlı ve alçak gönüllü bir biçimde, önümüze bakmaktan başka çıkar yol kalmadı.
Bu saydıklarımın sıkıcı göründüğüne bakmayın :)))))
Arada bir arzularımızı, hırslarımızı, ısrarlarımızı, kaygılarımızı, hayal kırıklıklarımızı bir yana bırakıp, sadece yapılması gerekeni yapmak, ve sonucu hayatın şefkatli ellerine bırakmak, EN İYİSİDİR!
İnsan hayatı – özellikle de umduklarını bulamadığı zaman – acımasız bulur… Oysa hayat bize bizim kendimize davrandığımızdan çooook daha şefkatlidir. YETER Kİ BİZ İZİN VERELİM :)
Kendimizi hayal kırıklığına ve çözümsüzlüğe esir ettiğimizde, yoldan ve ışıktan uzaklaşırız.
Çözüme, yola, ışığa dönmek için edilen her duada ise, Yaratan’ın sevgi dolu eli bizimledir :)
Bu parçayı daha önce de kullandım… Annabelle – Gillian Welch;
”Bazen gönlünün istediğine ulaşamazsın. Ve neden böyle olduğunu bir türlü anlamazsın! Ta ki Yaratan’ı bilene kadar…”
kaynak : http://junoastrology.com/2015/08/28/29-agustos-2015-balik-burcunda-dolunay-arzular-ve-hayal-kirikliklari-ile-sinanma-zamani/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder