Tükenmişlik duygusu… Bu duygunun çıkış noktalarından birisi de kişinin enerjisinin düşmesi, düşen enerjisini tazelememesi, pozitif yükleme yapamaması olabilir. Enerjideki yükselişler ya da düşüşler dış dünyamızda yaşadığımız olayların seyrinde de etkilidir belki de…
Tükenmişlik duygusu; kritik gedik dediğimiz zamanlarda iş hayatında, özel ilişkilerde, kişinin kendi iç bünyesindeki doyumsuzluklar baş gösterdiğinde yaşanabilir. Kişi olmak istediği ile şu anda nerede olduğu arasında bir boşluk yaşıyor olabilir.
Hayat çarkı dengeli ve sağlıklı dönmemeye başlamıştır. Hayat çarkındaki sosyal yaşam, kariyer, özel ilişkiler, bireysel gelişim, para ya da sağlık alanlarında dengeler bozulmaya başlamıştır.
İş hayatında tükenmişlik duygusunun özellikle aynı yerde uzun bir süreci doldurmuş, bu süreçte halen terfi alamamış veya istediği ekonomik geliri elde edememiş insanlarda görülme potansiyeli daha yüksektir. Kişi mevcut olduğu durum ile mevcut olmak istediği durum arasında farklılıklar yaşıyor olabilir. Veya kişi çevresi ile iletişim problemleri yaşamaya veya eğer böyle bir durum yaşıyor ise; mobbing’i tolere edememeye, yaptığı işin hayatının bir parçası olmadığını hissetmeye başlamıştır.
Kısaca kariyerinde dalgalanmalar yaşıyordur. Ya mevcut düzenine uyum sağlamalıdır ya da yeni arayışlara yönelebileceği gücü toplamalı, kendine güvenini tazelemeli ve dış koşullar her ne kadar çok da kolay olmasa da adım atma, yer ya da iş tarzı değiştirme korku ve endişesini yenmelidir. Buradaki en önemli gerçek; kişinin atacağı adımın kendisini bulunduğu konumdan daha kötüye değil; daha iyi bir seviyeye götürebileceği bir adım olmasıdır.
Özel yaşamda ise; yaşanan ilişki bir aşama kaydetmiyordur, evlilik isteniyor karşı tarafın engeli ile karşılaşılıyordur, istenen doyum sağlanamıyordur, taraflar birbirini eskisi gibi tolere edemiyordur. Birlikte geçirilen zamanlar sınırlıdır. Yaşanan evlilikler, ilişkiler alışkanlığa dönüşmüştür, sevgili anlamı yitirilmiş ilişki arkadaşlığa dönüşmüştür. Taraflarda başka insanlara yönelme durumu yaşanıyordur. Taraflar birbiri ile artık kaliteli zaman geçiremiyordur. Birbirini dinlemiyordur; empati kuramıyordur. Birbirini yargılamalar, birbirine karışmalar artmıştır. Evinde yaşananlar kişiyi huzursuz bir hayata sürüklüyordur. Alma-verme dengeleri bozulmuştur. Birbirini değiştirme çabaları tarafları olumsuz duygulara sürüklüyor, ilişkiden ya da karşıdaki kişiden soğutuyordur. Kısaca ilişkide dengeler bozulmuştur.
Parasal alanda tükenmişlik yaşayan kişi ise yeterli geliri elde edemediğini biliyordur ve bu durumun getirilerinin stresinin yükünü taşıyamamaya, mevcut gelirinin çarkı döndürmediği endişesini yaşamaya, yaşam tarzı gelirinin üzerinde seyretmeye ve kişi bunu karşılayamamaya başlamıştır. Parayla ilgili davranış kalıplarında, parayla olan ilişkisinde sorunlar vardır. Veya parayı kazanabileceği alternatifleri oluşturabilmekte kendisi dışında gelişen tıkanıklıklar yaşıyordur.
Tükenmişlik duygusu yaşayan birey, sabah yataktan kalkmak istemez, işe gidilecek ise kişinin ayakları geri gider, içinden hiçbir şey yapmak gelmez, insanlar üstüne geliyordur, kimse onu anlamıyordur. Eski alışkanlıklarının gölgesinde kaybolmaya başlanmıştır. Kendi iç benliği ile ve çevresi ile uyum kaybedilmiştir. Yaşama sevinci kalmamıştır. Hatta kendi öz benliğinden bile uzaklaşmaya başlamıştır. Enerjisi negatif yönde düşmüştür.
İnsan beyni nedense olumludan çok, olumsuza daha çok odaklanabiliyor. Gün içerisinde insan beyninden geçen olumsuz düşünce oranının olumlu düşünce oranına göre daha yüksek olması gibi… İnsanın ruh halini, psikolojisini, gündelik modunu enerjisindeki negatif ya da pozitif dalgalanmalar etkileyebiliyor. Hatta bilinçaltına yerleşmiş korkular insana şu anda yaşadığı hayattaki enerjisini dengeleyebilmesine engel olabiliyor.
Bunun farkına varabilen kişiler bu korkuları ile yüzleşerek, bilinç altı kayıtlarını temizletebiliyor. Ve yerine olumlu düşünceleri koyma yöntemi ile hayatının kalan kısmında çok daha mutlu ve huzurlu bir hayat sürmeyi başarabiliyor. Hayattaki zorluklar bitiyor mu? Tabi ki hayır… Sadece kişi bu zorlukları daha kolay ve daha az hasarla, daha kısa süreçlerde, daha kolay uyum sağlayarak atlatabilmeyi başarabiliyor.
Enerjisel dalgalanmalar kişinin ruhsal sağlığının dengesinde de bozulmalara sebep olabilir. Bu bozulmalar sonucunda da kişi kendi negatif enerjisi altında ezilebilir. Bu durum tükenmişlik duygusunu daha da tetikleyebilir.
Negatif düşünce ve duygulardan uzak, enerjileri pozitif olan veya enerjileri düşse dahi enerjisini yükseltebilen insanların üretkenlikleri, başarılarının daha fazla olabilmesi, hayattan aldıkları hazzın tatmini ve hayatın iniş-çıkışlarına bakış açıları, iş hayatındaki performansı ve sosyal hayattaki yaşam enerjisi çok daha farklı olabiliyor.
Yaşadığımız hayat evet oldukça zor, yüklerimiz fazla… Bu benim kadar hepimizin yaşadığı ve mücadele etmeye uğraştığı bir gerçek… İnsanız sonuçta an geliyor bu yükler sırtımızda kambur oluşturdukça sendeleyebiliyor, gücümüzü yitirebiliyoruz ama bu bizim kurban rolünü benimsemeyi seçmemizi gerektirmeli mi? Yoksa bir üst seviyeye çıkmamız için bizi tetiklemeli mi?
Kazanan insanların ya da hayatının bir evresinde tükenmişlik duygusunu yaşayan ve bu evreyi olumlu yönde atlatabilen insanların çoğunun başarısının sırlarından biri de olumlu düşünce gücünün, girişimci ruhunu yaşatabilmesinin, kendisinin yapabilirliklerine inanmanın ve bu inançla değişimlere yüreğini ve zihnini açabilmenin verdiği motivasyon ve olumlu enerjidir belki de…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder