Düşünce Gücüyle Tedavi / Louise Hay
“Bedenimin verdiği mesajları sevgiyle dinliyorum”
Hayatta herşeyin olduğu gibi, beden de içsel düşünce ve inançlarımızın bir aynasıdır. Dinlemesini bilirsek bedenimiz daima bizimle konuşur. Bedenimizin her hücresi, düşündüğünüz her düşünceye, söylediğiniz her söze karşılık verir.
Sürekli düşündüğünüz ve söylediğiniz şeyler, beden yapınızı, şeklini, sağlığını ve hastalığı oluşturur. Asık görünüşlü bir surata sahip kişi, bu görünüşünü sevecen ve mutlu düşüncelerle oluşturmamıştır. Yaşlı insanların yüz ve bedenleri açık bir biçimde hayat boyu sürdürdükleri düşünce kalıplarını yansıtır. Siz yaşlandığınızda nasıl görüneceksiniz?
Bu bölümde bedende hastalık yaratan Olası Düşünce Kalıplarını ve sağlık yaratmakta kullanacağımız Yeni Düşünce Modellerini ve Olumlu ifadelerini göreceksiniz.
Her hastalığın zihinsel nedeni herkes için yüzde yüz geçerli değil elbette. Ama hastalığın nedenlerini araştırmaya başladığımız için bir başlangıç noktasını veriyor.
BAŞ, bizi temsil ediyor. Dünyaya gösterdiğimiz şey. Genellikle başımızla tanınırız. Baş bölgesinde bir sorunumuz varsa bu, genellikle “bizde” çok yanlış bir şey olduğu duygusunu taşıdığımız anlamına gelir.
Olumlaması “Barış, sevgi, haz, gevşeme, rahatlık. Hayatın akışına kendimi bırakıyor ve hayatın içinde kolaylıkla gelişiyorum“
SAÇ, dayanıklılığı temsil ediyor. Gergin ve korku dolu olduğumuzda, sıklıkla omuz kaslarında başlayan katılaşma başımızın tepesine, hatta göz çevresine kadar yayılır. Saç, saç kökleriyle beslenir. Kafa derimizde gerginlik olduğunda, sıkılmaktan dolayı saç nefes alamaz. Ölür ve dökülür. Gerginlik sürüyorsa, kafa derisi gevşeyemez. Saç kökleri sıkıştığı için yeni saç büyüyemez ve sonuç; kellik.
Gerginlik güçlü olmamaktır. Gerginlik zayıflıktır. Gerçekten güvenli ve güçlü olmak demek, sakin, dengeli ve huzurlu olabilmektir. Bedenlerimizi daha çok gevşetmeliyiz, baş derimizi de.
Şimdi deneyin. Baş derinize gevşemesini söyleyin ve bir farklılık hissedip hissetmediğinizi gözleyin. Eğer gevşediğini hissediyorsanız bu egzersizi sıkça yapmanızı öneririm.
KULAKLAR, işitme kapasitesini temsil ediyor. Eğer kulaklarınızda sorununuz varsa, genellikle işitmek istemediğiniz bir şeylerin olup bittiği anlamına gelir. Kulak ağrısı işittiğiniz bir şeyden kızgınlık duyduğunuzun göstergesidir.
Kulak ağrıları çocuklarda çok yaygın. Çocuklar, genellikle evlerinde işitmek istemedikleri şeyleri duymak zorunda kalıyorlar. Çoğu ailede çocuğun kızgınlığını ifade etmesine izin verilmez. Çocuk olayları değiştirme gücüne sahip olmamasının tepkisini, kulak ağrısı yaratarak gösterir.
Sağırlık, birlikte yaşamak zorunda olduğunuz bir kişiyi dinlemeye katlanamamanın göstergesidir. Dikkat edin, çiftlerden birinde sağırlık sorunu varsa, diğeri sürekli konuşur, konuşur, konuşur.
Yeni Düşünce Modeli: ”Tanrıyı dinliyorum. Hayatın coşkusunu işitiyorum. Hayatın bir parçasıyım. Sevgiyle dinliyorum“
GÖZLER, görme kapasitesini temsil ediyor. Göz sorunları, görmek istemediğimiz bir şeyler olduğu anlamına geliyor. Kendimizle ya da hayatla ilgili; geçmişle, şimdiyle ya da gelecekle ilgili görmek istemediğimiz şeyler.
Bir çok insan gözlük takmaya başlamalarından 1-2 yıl öncesine dönüp görmek istemedikleri şeylerle yüz yüze gelmeyi kabul ettiklerinde, gözlerinde gözlük takmalarına gerek kalmayacak kadar iyileşme görüldü.
Şu anda olanları görmezden mi geliyorsunuz? Ne ile yüzleşmek istemiyorsunuz? Şu andan mı, yoksa gelecekten mi korkuyorsunuz? Eğer gerçekleri net bir şekilde görebilseydiniz, şu anda görmediğiniz neleri görüyor olacaktınız? Kendinize ne yaptığınızı görebiliyor musunuz?
Bakın, kendimize sormamız gereken ilginç sorular var, değil mi?
Yeni Düşünce Modeli: “Özgürüm. Özgürce ileriye doğru bakıyorum. Çünkü hayat sonsuzdur ve mutluluklarla doludur. Sevecen gözlerle bakıyorum. Kimse bana asla zarar veremez“
BAŞ AĞRILARI, kendimizi yanlış, geçersiz, değersiz görmekten kaynaklanıyor. Bir daha başınız ağrıdığında, kendinizi hangi konuda hatalı bularak yargıladığınıza dikkat edin. Kendinizi affedin. Baş ağrınızın geçtiğini göreceksiniz.
BOĞAZ, “istediğimiz şeyi söyleyebilme” ve “kendimizi ifade etme” yeteneğini temsil ediyor. Boğazla ilgili sorunlar, bunları yapmaktan korkmak, hakkımızı aramaktan çekinmek, “ben buyum” demek cesaretini gösterememekten kaynaklanıyor.
Kızgınlık, boğaz ağrılarının sebebidir. Eğer soğuk algınlığı da varsa zihinsel karışıklık yaşıyoruz demektir. LARENJİT, konuşamayacak kadar öfkeli olmak demek.
Boğaz ayrıca bedendeki yaratıcı akışı da temsil ediyor. Yaratıcılığımızı ifade ettiğimiz bu bölgede, yaratıcılığımız engellendiğinde, boğazla ilgili sorunlarımız olur. Hepimiz tüm hayatlarını başkaları için yaşayan bir çok insan tanıyoruz. Kendi istediklerini hiç yapamayan, sürekli anne-baba-eş-sevgili-patronların istekleri ve beklentileri doğrultusunda yaşayan ne çok insan var. BADEMCİK ve TİROİD sorunları, kendi isteklerinizi gerçekleştirememekten kaynaklanan, engellenmiş yaratıcılığın sonucu oluyor.
Boğazdaki enerji merkezi, yani beşinci çakra, bedende değişimin olduğu yerdir. Değişime karşı koyduğumuzda, değişimin tam ortasında ya da değişmeye çalıştığımızda, genellikle boğazımızda etkinlik artar. Öksürdüğümüzde ya da biri öksürdüğünde dikkat edin. Ne konuşuluyordu? Neye tepki gösteriyoruz? Direnç ve inatçılık mı, yoksa değişim süreci içinde miyiz? Grup çalışmalarımda öksürmeyi, kendini keşfetmede bir araç olarak kullanırım. Birisi öksürdüğünde, elini boğazına götürmesini ve yüksek sesle “Değişmeye Hazırım” ya da “Değişiyorum” demesini söylerim.
Yeni Düşünce Modeli: “Düşüncelerimi, hissettiklerimi, isteklerimi rahatlıkla ve özgürce dile getirebiliyorum. Yaratıcıyım. Sevgiyle konuşuyorum“
KOLLAR, hayat deneyimlerini kucaklama kapasitesini ve yeteneğini simgeler. Kolların dirsekten yukarısı kapasitemizle, dirsek altı bölümü yeteneklerimizle ilgilidir. Duygu birikintilerimizi eklem yerlerinde depolarız ve dirsekler yön değiştirmede esnekliğimizi simgeler. Hayatınıza yeni bir yön verme konusunda esnek misiniz? yoksa eski duygu birikimleriniz sizi aynı noktada mı tutuyor?
ELLER, yakalar, tutar, kavrar. Bir şeylerin parmaklarımızın arasından akıp gitmesine izin veririz. Bazen gerektiğinden fazla tutarız. Açık elli, sıkı elli, el becerili, yumruk sıkan, yumuşak elli oluruz. Elden veririz, el veririz, elde edemeyiz, elinin hakkını veririz. El ele veririz, avucumuzun içine alırız, elimizden gelmez. Eli maşalıdır, eli uğurlu gelir veya ele avuca sığmaz.
Eller yumuşak olabilir veya parmak boğumları çok fazla evhamlı ya da katı düşünceli olmaktan dolayı sert ve yumru yumru olabilir. Elleri sıkmak korkudan kaynakların; kaybetme korkusu, asla yetmeyeceği korkusu, bırakırsan gider korkusu.
Bir ilişkiye sıkı sıkıya yapışmak, eşin arkaya bakmadan kaçmasına yol açar. Sıkılmış yumruklar yeni bir şeyi tutamazlar. Elleri bileklerden rahatça sallamak, insana rahatlık ve açıklık duygusu verir. Size ait olan şey, sizden alınamaz. Rahat olun.
Yeni Düşünce Modeli : “Tüm düşüncelere sevgiyle ve kolaylıkla uyum sağlıyorum”
SIRT, destek sistemimizi temsil eder. Sırt sorunları genellikle yeterince destek görmediğimizin ifadesidir. Sıklıkla bizi işimizin, ailemizin, eşimizin desteklediğini düşünürüz. Gerçekte, tümüyle Evren ve Hayatın kendisi tarafından destekleniyoruz.
Üst sırt ağrıları, duygusal destek yoksunluğunun hissedilişidir. Kocam-karım-sevgilim-arkadaşım-patronum beni anlamıyor ve desteklemiyor.
Orta kısım suçluluk duygusuyla ilgili. Geçmişimizde arkamızda kalan bir şey. Arkanızda ne bıraktığınızı görmekten mi korkuyorsunuz ya da arkada bıraktığınız bir şeyi mi gizliyorsunuz? Sırtınızdan hançerlenmiş gibi mi hissediyorsunuz? Gerçekten “bitip tükendiğinizi” mi hissediyorsunuz? Ekonomik sorunlarınızla bir çıkmaz içindesiniz? Ya da ekonomik endişeleriniz çok mu fazla? Bu durumda, alt sırt bölgenizde sorunlarınız olacaktır. Parasızlık ya da parasal korku bunu yaratacaktır. Miktarın hiç önemi yoktur.
Çoğumuz hayatımızda en önemli şeyin para olduğunu düşünürüz. Onsuz yaşanamaz. Bu doğru değildir. Paradan çok daha önemli, onsuz yaşayamayacağımız bir şey var. O nedir? Nefesimiz.
Nefesimiz hayattaki en değerli şey. Ama nefes verdiğimizde, bir sonraki nefesi almak için havanın orada olacağından zerre kadar şüphe etmeyiz. Bir nefes daha alamazsak, üç dakika dayanamayız. Bizi yaratan GÜÇ, hayatımız boyunca yetecek nefesi bize verdiğine göre, neden tüm diğer ihtiyaçlarımızın da karşılanacağına güvenemiyoruz?
Yeni Düşünce Modeli: “Hayat beni destekliyor. Evrene güveniyorum. Sevgi ve güveni özgürce veriyorum“
MİDE, tüm yeni düşünce ve deneyimlerimizi hazmeder. Mideniz neyi alıyor, neyi almıyor? Hazmedemediğimiz şey ne? Mide sorunları, yeniliklere kolaylıkla adapte olamadığımızın göstergesi. Korkuyoruz.
Çoğumuz uçakla yolculuğun yaygınlaşmaya başladığı ilk dönemleri hatırlıyordur. Kocaman metal bir kuşun içine girip, güvenli bir şekilde yolculuk edeceğimizi düşünmek oldukça zordu. Her koltukta kusma torbaları vardı ve çoğumuz torbaları kullanıyorduk. Şimdi aradan geçen yıllardan sonra torbalar hala var. Ama çok ender kullanılıyorlar. Uçma fikrini hazmettik artık.
Yeni Düşünce Modeli: “Yeni düşünceleri kolaylıkla özümlüyorum. Hayat benimle uyum içinde. Hiçbir şey bana rahatsızlık veremez. Dinginim“
BACAKLARIMIZ, hayatta bizi ileriye doğru götürüyor. Bacaklardaki sorunlar, öne adım atma korkusu ya da bir yolda ilerlemekteki kararsızlığımızın göstergesi. Ayaklarımızla koşarız, ayağımız geri geri gider, ayağımız sürünür. Bir şeyleri yapmak istemediğimiz zamanlar, bacaklarımızda küçük sorunlar yaratırız. VARİS DAMARLARI nefret ettiğimiz bir yerde veya iş de olduğumuzu gösterir. Damarlar zevki taşıma yeteneklerini kaybederler. Siz istediğiniz doğrultu da mı ilerliyorsunuz?
AYAKLARIMIZ, kendimiz ve hayat hakkındaki anlayışımızla ilgilidir. Geçmişle, şimdiyle ve gelecekle. Çoğu yaşlı insan yürümekte zorluk çeker. Hayat anlayışları geçerliliğini yitirmiştir ve gidecek bir yerleri kalmamış gibidir. Küçük çocukların hoplayıp, zıplayıp, dans eden ayakları vardır. Yaşlı insanlar hareket etmekten korkarcasına durdukları yerde bile sallanırlar.
Yeni Düşünce Modeli: “Gerçek benim desteğim. İleriye doğru zevkle adım atıyorum. Spiritüel anlayışa sahibim“
CİLDİMİZ, bireyselliğimizin ifadesidir. Cilt sorunları genellikle bireyselliğimizin bir şekilde tehdit edilmesinden kaynaklanır. Başkalarının üzerimizde gücü olduğu duygusuna kapılırız. Cilt sorunlarından kurtulmanın en iyi yollarından biri, günde yüzlerce defa “kendimi onaylıyorum” demektir. Gücünüze tekrar sahip çıkın.
Yeni Düşünce Modeli: “Olumlu yollarla dikkat çekiyorum. Güvenliyim. Kimse bireyselliğimi tehdit edemez. Huzurluyum. Dünya güvenli ve dostça. Tüm kızgınlık ve öfkelerimden kendimi özgür kılıyorum. İhtiyacım olan şeyler bir şekilde karşılanacaktır. Suçluluk duymadan iyi olan her şeyi kabul ediyorum. Küçük mutluluklardan yararlanmasını biliyorum“
KAZALAR, kaza değildir. Her şeyi olduğu gibi kazaları da biz yaratırız. Tabii ki, “bir kaza geçirmek istiyorum” demeyiz. Ama düşünce kalıplarımızla kazaları kendimize çekeriz. Bazıları “sakardır”, kazalar her yerde onları bulur, bazılarının ise hayat boyu başlarına birşey gelmez.
Kazalar kızgınlık ifadesidir. Birikmiş öfkedir. Kazalar ayrıca otoriteye karşı çıkma arzusudur. O kadar kızarız ki birisine vurmak isteriz, ama birisi bize vurur (çarpar). Kendimize kızdığımızda, suçluluk duyduğumuzda, kendimizi cezalandırma ihtiyacı duyduğumuzda , kaza bu işlevi görür.
Kazada bizim hiç suçumuz yokmuş gibi görünebilir, kaderin talihsiz bir kurbanıyızdır. Kaza, başkalarından ilgi ve şefkat görmemizi sağlar. Birileri bize bakar, yaralarımızı iyileştirir. Bazen yatakta uzun süre istirahat etmek zorunda kalırız. Ve ağrılarımız olur. Ağrılarımızın bedenimizde oluştuğu yerler, hayatımızın hangi alanında kendimizi suçlu hissettiğimiz konusunda bize ipucu verir. Bedensel hasarın boyutu, ne kadar ağır cezalandırılmak istediğimizi ve mahkumiyetimizin süresini gösterir.
ASTIM, Kendin için nefes almayı hak etmeme duygusu. Astımlı çocuklar aşırı duyarlılığa sahip oluyorlar. Çevrelerinde tüm olan bitenlerden kendilerini sorumlu hissediyor ve suçluluk duyuyorlar. Kendilerini “değersiz” ve bu yüzden de suçlu hissederek, kendilerini cezalandırma ihtiyacındalar. Coğrafı değişiklikler bazen astım için yararlı oluyor, özellikle aileden uzaktaysa.
Genellikle astımlı çocuklar büyüdükçe hastalıklarını “yeniyorlar”. Yani ev ortamından okula giderek, evlenerek ya da yanlız yaşamaya başladıklarında, hastalık geçiyor. Ama hayatlarının bir döneminde, çocukluk dönemlerini hatırlatan bir deneyim yaşarlarsa bir astım nöbetine yakalanıyorlar. Böyle bir durumda, tepki gösterdikleri şey, o anda olanlar değil, çocukluklarında yaşadıkları bir şeyle duygu bağlantısı kurmaları oluyor.
YARALAR, YANIKLAR, KESİKLER, ATEŞLENME, ŞİŞME, KABARMA, KAŞINMA kızgınlığın bedendeki ifadesi oluyor. Ne kadar bastırmaya çalışırsak çalışalım, kızgınlık ifade edilmenin bir yolunu bulur. Birikmiş öfke patlamaması için içimizden çıkmalıdır. Öfkemizle dünyamıza zarar vereceğimizden korkarız. Ama kızgınlık kolaylıkla “şu konuda kızgınlık duyuyorum” diye ifade edilebilir. Tabii bu sözleri patronumuza her zaman söyleyemeyiz ama yastığı yumruklayabilir, arabada avazımız çıktığı kadar bağırabilir veya tenis oynayabiliriz. Bunlar, kızgınlığı fiziksel olarak ifade etmenin zararsız yollarıdır.
Spiritüel insanlar genellikle kızmamaları gerektiğini sanırlar. Evet hepimiz duygularımız için başkalarını suçlamayacağımız noktaya gelmeye çalışıyoruz. Ama o noktaya erişinceye kadar, an içinde ne hissettiğimizi olduğu gibi kabul etmek daha sağlıklı.
ŞİŞMANLIK, Korunma ihtiyacını temsil eder. İncinmelerden, eleştiriden, tacizden, cinsel sömürüden korunmaya ihtiyaç duyarız. Yani genelde hayattan ya da bazı konulardan korkarız. Siz seçiminizi yapın.
Ben şişman bir insan değilim. Ama yıllar boyu, kendimi güvende hissetmediğim dönemlerde birkaç kilo aldığımı farkettim. Tehlike gittiğinde, kilolar da kendiliğinden gidiyordu. Kilolarla savaşmak zaman ve enerji ziyanıdır. Rejimi bıraktığınız anda kilolar tekrar geri geliyor. Kendinizi sevmek ve onaylamak, yaşam sürecine güvenmek, aklınızın gücünü bilmekten gelen güvencede olma duygusu, bence en iyi rejim. Olumlu düşünenlerin rejimini yapın, kilolarınız kendiliğinden kaybolacaktır.
Birçok anne, baba sorun ne olursa olsun, bebeğin ağzına yiyeceği dayıyor. Bu bebekler büyüdüklerinde bir sorunları olduğu zaman “ne istediğimi bilmiyorum” diyerek buzdolabının kapısını açıyor.
AĞRI, Her türlüsü bir suçluluk duygusunun belirtisi. Suçluluk duygusu daima ceza arar, ceza da ağrıyı yaratır. Kronik ağrılar, kronik suçluluk duygusundan kaynaklanır. Bu duygular o kadar derinlere gömülmüştür ki, çoğunlukla farkında bile olmayız. Suçluluk duymak, tümüyle faydasız bir duygu. Ne kimsenin kendisini daha iyi hissetmesini sağlar, ne de durumu değiştirir.
KASILMA, TUTULMA, Zihindeki tutukluğun ifadesi. Korku, bildiğimiz eski yollara yapışıp kalmamıza neden oluyor, esnek olmakta zorlanıyoruz. Eğer birşeyi yapmanın sadece “tek yolu” olduğuna inanıyorsak, genellikle bir yerimiz tutulur. Daima başka yollarda vardır.
Beden ile ilgili çalışabileceğiniz bir olumlama
Hayatın sonsuzluğunda, bulunduğum noktada her şey mükemmel, bütün ve tam.
Bedenime iyi bir arkadaşım olarak bakıyorum.
Bedenimin her hücresi kutsal zekaya sahip.
Bana ne söylediğini dinliyor ve önerilerinin geçerli olduğunu biliyorum.
Daima güvendeyim ve tanrısal olarak korunuyor ve yönlendiriliyorum.
Sağlıklı ve özgür olmayı seçiyorum.
Dünyamda herşey iyi ve güzel.
Düşünce Gücüyle Tedavi / Louise Hay
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder