Booking.com

AYDINLANMAYA "ULAŞTIĞIM" GÜN / OSHO



Kahkaha attım, hakiki, gürültülü bir kahkaha; aydınlanmaya çalışmanın bütün saçmalığını görmüştüm. Bütün bunlar aptalcaydı çünkü biz aydınlanmış doğarız ve zaten var olan bir şey için uğraşmak en saçma şeydir. Zaten sende varsa, onu elde edemezsin; yalnızca sahip olmadığın, benliğinin esas parçası olmayan şeyleri elde edebilirsin. Ama aydınlanma senin doğanın kendisidir. Ben pek çok yaşam boyunca bunun için çabalamıştım – çok, pek çok yaşam boyunca tek hedefim olmuştu. Ve ona erişmek için olası her şeyi yapmıştım ama hep başarısız olmuştum. Çyle olmak zorundaydı çünkü bu bir erişme olamaz. Bu senin doğandır, bu yüzden nasıl erişme olur? Bu bir hırs olamaz. Zihin hırslıdır – para için, güç için, prestij için hırslanır. Ve sonra bir gün, bunca dışadönük eylemden bıktığı zaman, aydınlanma, özgürleşme, nirvana, Tanrı hırsına kapılır. Ama aynı hırs geri dönmüştür; yalnızca hedefi değişmiştir.
İlk önce hedef dışarıdadır, şimdi hedef içeridedir. Ama tavrın, yaklaşımın değişmemiştir; aynı çukurda, aynı tekdüzelikte aynı kişisindir. “Aydınlandığım gün” yalnızca başarılacak hiçbir şey olmadığını, gidilecek hiçbir yer olmadığını, yapılacak hiçbir şey olmadığını fark ettiğim gün anlamına gelir. Biz zaten ilahîyiz, biz zaten mükemmeliz – olduğumuz gibi. Hiçbir gelişmeye ihtiyaç yoktur, hem de hiç. Tanrı asla kimseyi kusurlu yapmaz. Kusurlu birine rastlasan bile, kusurluluğunun kusursuz olduğunu göreceksin. Tanrı asla kusurlu bir şey yaratmaz. Bokuju isminde bir Zen ustası duydum, bu gerçeği, her şeyin mükemmel olduğunu müritlerine anlatıyormuş. Bir adam ayağa kalkmış – çok yaşlı ve kambur bir adammış – ve şöyle demiş, “Ya ben? Ben bir kamburum. Bana ne diyorsun?” Bokuju şöyle demiş: “Hayatım boyunca böyle mükemmel bir kambur görmedim.” Aydınlanmaya ulaştığım gün” dediğim zaman yanlış dil kullanıyorum – çünkü başka dil yok, çünkü dilimizi biz yarattık. Başarı, ulaşma, hedef, gelişme, ilerleme, evrim gibi sözcüklerden oluşuyor. Dillerimiz aydınlanmış insanlar tarafından yaratılmadı ve aslında onlar isteseler de dil yaratamazlar çünkü aydınlanma sessizlik içinde olur.
O sessizliği nasıl sözcüklere dökersin? Ve ne yaparsan yap, sözcükler o sessizliğin bir kısmını yok eder. Lao Tzu şöyle der: “Gerçek ileri sürüldüğü anda yanlış olur.” Gerçeği aktarmanın yolu yoktur. Ama dil kullanılmalıdır; başka yol yoktur. Bu yüzden her zaman dili, deneyim için yeterli olamayacağı koşulu ile kullanırız. Dolayısıyla şöyle diyorum, “Aydınlanmaya ulaştığım gün.” Bu, ne bir ulaşma ne de bana ait. O gün, onca aptallığım, ona ulaşmak için gösterdiğim aptalca çabalar yüzünden güldüm. O gün kendime güldüm ve o gün bütün insanlığa güldüm çünkü herkes başarmaya çalışıyordu, herkes ulaşmaya çalışıyordu, herkes gelişmeye çalışıyordu. Bana eksiksiz bir gevşeme durumunda oldu – hep o durumda olur. Her şeyi denemiştim. Ve sonra, tüm çabaların boşunalığını görmüş, projeyi tamamen bırakmıştım. Onu unutmuştum. Yedi gün boyunca olabildiğince sıradan bir şekilde yaşamıştım. Birlikte yaşadığım insanlar çok şaşırmıştı çünkü ilk defa beni sıradan bir hayat yaşarken görmüşlerdi. Bunun dışında tüm yaşamım mükemmel bir disiplindi. İki sene boyunca o aile ile yaşadım ve sabahın üçünde kalktığımı, sonra yedi sekiz kilometrelik bir yürüyüşe ya da koşuya çıktığımı, sonra ırmakta yıkandığımı biliyorlardı. Her şey mutlak bir tekdüzelik içinde geçiyordu. Ateşim olsa, hastalansam bile bir fark olmuyordu: Aynı şekilde devam ediyordum. Benim saatlerce meditasyon yaparak oturduğumu biliyorlardı. O güne kadar pek çok şey yememiştim.
Çay, kahve içmezdim; ne yiyeceğim, ne yemeyeceğim konusunda katı bir disiplinim vardı. Yedi gün boyunca gevşeyince, her şeyi bırakıp, ilk gün dokuzda uyandığım, çay içtiğim zaman aile şaşırdı. “Ne oldu?” dediler. “Düştün mü?”Beni büyük bir yogi olarak görüyorlardı. O günlerden bir resim hala duruyor. Tek bir parça kumaşım vardı, o kadar. Gündüz bedenimi onunla örterdim, geceleyin battaniye gibi kullanırdım. Bambudan bir hasırın üzerinde uyurdum. Tek konforum buydu – o battaniye, o bambu hasır. Hiçbir şeyim yoktu – başka hiçbir malım yoktu. Dokuzda uyandığımda şaşırdılar. “Yolunda olmayan bir şey var. Çok mu hastasın, ciddi şekilde hasta mısın?” dediler. Dedim ki, “Hayır, ciddi bir hastalığım yok. Yıllardır hastaydım; artık mükemmel bir sağlığım var. Artık yalnızca uyku beni terk ettiği zaman uyanacağım ve ancak uyku bana geldiğinde uyuyacağım. Artık saatin kölesi olmayacağım. Bedenim ne yemek isterse onu yiyeceğim, canım ne isterse onu içeceğim.” Dedim ki, “Bu kadar yeter.” Ve yedi günde tüm projeyi tamamen unuttum, onu bir daha hatırlamamak üzere unuttum. Ve yedinci günde oldu – hiç yoktan oldu. Ve ben kahkaha atınca, bahçıvan kahkahayı duydu. Benim biraz deli olduğumu düşünegelmişti ama beni o şekilde gülerken hiç görmemişti. Koşarak geldi. “Sorun ne?” dedi. “Endişelenme” dedim. “Deliydim, biliyorsun – şimdi zırdeli oldum! Kendime gülüyorum. Sen alınma. Git uyu.”

_OSHO_

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder