Booking.com

Yüzyılın sorunu: Düşünmüyoruz.

Yüzyılın sorunu: Düşünmüyoruz.
Düşünce tembelliği

Düşünmüyoruz,

-Çünkü yerimize sistemler düşünüyor.

-Zaten vaktimiz yok.

-Yapacak çok işimiz var.

-Geçim derdinden çıldırıyoruz. Endişelerimiz korkularımız var.

-Geri kalmamak için sürekli birileriyle yarış içindeyiz. Daha çok araştırmak, daha çok okumak, yazmak, gezmek, çalışmak ve birçok şeyi aynı zamanlarda yapmak zorundayız.

- Es kaza yalnız kalsak, internetimiz kesilse, sıkıntıdan patlıyoruz.

-Işık hızıyla tüketiyoruz.

-Ve hızla köşeyi dönme arzusu ile yaşıyoruz.

-En büyük ilham kaynağımız olan doğaya savaş açtık ve sonuçlarıyla uğraşıyoruz. Felaketleri durdurmaya, yok olan kaynakları yerine getirmeye çalışıyoruz. Düşünecek zamanımız hiç yok.

İnsanlık tarihi incelersek, geçmişe göre günümüz insanının düşünmediğini, daha net anlayabiliriz. Yaşadığımız çağa göre, ilkel dediğimiz dönemlerdeki buluşlar ve icatlar, insanlık tarihine damgasını vurmuştur. Yaşam şartlarının çok zor olduğu, hayatı kazanmanın çoğunlukla beden gücüyle sağlandığı, kölelik gibi çağ dışı yaşamların hüküm sürdüğü dönemlerde dahi, insanlar nasıl oluyor da bu derece güçlü buluşlar gerçekleştirebiliyorlar? Mesela bunca gelişmişliğe rağmen bugün Mimar Sinan’ın yaptığı eserlerin eş değeri hala yapılamıyor. Gizemi çözülememiş daha birçok başarı vardır.

Yüz yıllar öncesinin mum ışığında bulunan buluşlar şimdinin aydınlığında neden bulunamıyor? Çünkü o kadar çok şeyle meşgulüz ki zamanımız yok.

Kanımca, gelecekte eğitim sektörünün bir bölümü düşünce gelişimi üzerine olacaktır. Düşünmenin yolları ve teknikleri üzerine ciddi araştırmalar yapılacaktır.  İş ilanlarında analitik düşünce yerine yaratıcı düşünce talep edilecek, iş bitiricilik aranmayacaktır.



-Fakat bugün kapitalist sistemin emrettiği üzere, analitik düşünecek, hızlı çalışacak ve iş bitirici olacağız. Yaratıcılık ve kalite pek sorun değil. Çünkü zamanımız yok.



-Karalarımızı bile, ışık hızında veriyoruz çünkü geç kalıyoruz.



-Günümüzün çoğu vaktini geçirdiğimiz iş yerleri, hazır çalışma paketleri sunuyor önümüze. Onların dışına çıkmak mümkün değil. Sabah git, çalış akşam eve gel. Bu rutin emekliliğe kadar devam ediyor.

Tüm düşünce sistemlerimizin minicik bilgisayar karlarına depolanmasına, hayatımızın sistem tarafından organize edilip bize sunulmasına teknoloji diyoruz ve rahat ediyoruz. Ne güzel (!) sistemler bizim yerimize her şeyi yapıyorlar. Düşünüp kafa yormamıza bile gerek kalmıyor.



-Yakın gelecekte insanlar seyahat dışında evlerinden dışarı çıkmayacak. Kurduğu sistemler her işlerini halledecek. Misal Japonya’da banka şubeleri için robot üretilip hizmete sunuldu bile. Ufacık robot bir çalışanın yapabileceği her şeyi yapıyor. Müşteriyi selamlıyor. İsteğini soruyor ve elektronik ortamda anında yardımcı oluyor.



-Hal böyle olunca insanlara sadece, yeme içme ve üreme kalıyor. Belki birkaç yüzyıl sonra insanlar fiziki olarak biraz daha evrimleşecek. Kafalar küçülecek bedenler büyüyecek. Gözler boş boş bakacak. Çünkü tamamen düşünmüyor olacaklar.



-Günümüzde birçok insan söyleneni anlamıyor. Birkaç defa anlatmak gerekiyor. Olmadı tamam diyor yine bildiğini yapıyor. Çünkü anlaması için düşünmesi gerekiyor. Düşünmek istemiyor. “Amaan banane ne kafamı yorucam, ben işime bakarım.” diyor.” Çünkü hazır sistemlere iyice uyum göstermiş.



-Öte yandan, gelişim üzerine sistemler, “ Mutlu olmak için kabullen” diyor. Yine bize düşünmemek kalıyor.



-“Parlak fikirleri alın. Çünkü hepsini kendimiz bulacak kadar zamanımız yok” diyor Steve Jobs diğer taraftan ve böylelikle günümüz durumunu özetliyor. “Zaten düşünüp üretmeyeceksiniz. Bari parlak olanları çalın.” Diyor yani.



Günümüz gerçekten düşünmemeyi gerektiriyor hale gelmiş, çünkü, zamanımız yok. Bize ait olmayan ne varsa dâhil olmuşuz. Trafikten üçüncü kişilere kadar hayatımızın tam ortasından sürekli çalınıyoruz.

   alıntı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder