Booking.com

Şems i Tebrizi'den...


“Bildiklerini unut.” diyor DOST.
“Gel al eline bir silgi, şu yeni başlayan güne bilgilerini silmekle başla.”
“Zanlarını, yargılarını, önyargılarını ve dahi bütün genellemelerini koy bir çuvala ve hepten terk et.
Gıybet etme sakın, bil ki dedikodu denilen şey mıknatıs gibi kötü enerji çeker.
Kimsenin aleyhine konuşma, uzaktan atıp tutma, insanları kem dille yargılama, bil ki yanılırsın.

Birini ne kadar çok aşağılar yahut dışlarsan, onun durumuna düşme ihtimalin o kadar artar.
Kainatın matematiğidir. Bir koyar, bir alır insan. Bilmeden kendi hesabını dürer " diyor DOST...
 
"Hiçbir konuda emin olma" diyor DOST...
" Kendini ayrıcalıklı sayma.
Konumuna ya da mevkiine, ismine veya şöhretine güvenme.
Şu hayatta tüm zahiri kisveler sabun köpüğünden ibarettir.

Nazlı nazlı yükselir köpük, derken pat diye sönüverir.
Her zaman başkalarından öğrenmeye açık ol. En iyi bildiğin konularda bile köşeli düşünme, büyük konuşma.
Cümlenin sonuna nokta değil, ünlem değil, virgül yahut üç nokta koy. Açık bir kapı bırak daima.
Ne kadar bilsen de hiçbir zaman yeterince bilemeyeceğini unutma.
Tevazudan şaşma. Ancak o zaman kurtulabilirsin bilginin cehaletinden. " diyor DOST...
Tebrizli Şems.


Hayatımın Amacı Ne?

Bir gemi Doğu’ya gider, biri Batı’ya.
Esen aynı rüzgârla;
Hangi yöne gidileceğini belirleyen
Rüzgâr değil, yelkendir
Ella Wheeler Wilcox



“Hayatımın amacı ne?” diye kendinize hiç sordunuz mu?  Eğer sorduysanız, gerçekten sizi tatmin eden bir cevap verebildiniz mi? Yoksa,  “Günlük rutinimin içinde o kadar sıkışmış durumdayım ki, yaşadığım bu hayatın gerçekten bir anlamı olup olmadığını bile sorgulayamıyorum” mu diyorsunuz?
İnsan cevabını veremediği sorular karşısında kendini daha da güçsüz hissediyor. Hele hele bu soru,  varlığının nedeniyle ilgiliyse…
İnsan kendine daha fazla vakit ayırdığında, aklının bir köşesinde sıkışıp kalmış bu tip soruları daha fazla düşünmeye başlıyor. Eğer bu sorunun bir cevabı vardıysa neredeydi peki?
Örneğin, bir ressam, bir şarkıcı, sanatçı yada sporcu için hayatlarının amacını bulmak ne kadar kolaydı. Onların yaptıkları iş zaten içinde hayat amaçlarını da barındırıyordu. Onlar şanslıydı, çünkü Allah onlara bariz bir yetenek vermişti. Bu sayede hem bir meslekleri var ve para kazanıyorlar hem de hayat amaçlarına hizmet ediyorlardı. Temel motivasyonları para değil zevk duygusu olduğu için de yaptıkları her işte zaten başarılı oluyorlardı. 
  • Neler yapmaktan hoşlanıyorsun?
  • Günlük hayatta en çok dikkatini çeken konular neler?
  • Bedavaya bile olsa hangi işi yapmak isterdin? Neler hakkında yeni şeyler öğrenmeyi seviyorsun? Nelerden konuşmayı seversin? Yapmadığın için pişmanlık duyduğun şeyler neler?
  • Kütüphanene baktığında en çok hangi tarz kitap olduğunu görüyorsun?
  • En iyi olduğun konu ne? Hangi konularda çok yaratıcısın? Hangi tip sorunlara hızlıca çözüm getiriyorsun?
Peki sizin hayatınızın amacı nedir? 
“İşte sana, yeryüzündeki görevinin tamamlanıp tamamlanmadığını anlaman için bir test:
Eğer yaşıyorsan, tamamlanmamış demektir”
Richard Bach

Kendini Gözlemlemek

“Hayat sadece şu anda yaşanır. Şu anı kaybedersek, hayatı da kaybederiz”
Buddha


Günlük hayatınızda yaşadığınız olaylar karşısında kendinizi ve duyumlarınızı ne sıklıkla gözlemliyorsunuz?  Yoksa günleriniz, kendinizi bile unutturan monoton bir tempoda akıp geçiyor mu?
Anı yaşamak denilen şey aslında, biz bir yandan hayatımızı yaşarken, diğer yandan gözlemci tarafımızın hep tetikte ve  aktif olmasıyla ilgili. Eğer gözlemci tarafımız uykudaysa, hayatı da uyku sersemliği gibi anlamadan yaşayıp gidiyoruz. Ama gözlemci tarafımız tetikteyse, her geçen anın ve kendimizin farkında olduğumuz bir hayatı sürüyoruz.
Peki kendimizi nasıl gözlemleyeceğiz?
Dışarıda olup biten her şeyin farkına duyumlarımız sayesinde varıyoruz. Yani, dışarıda olup biten her şey önce 6 duyumuz aracılığıyla tanınıyor, sonra beyne gönderilen elektriksel işaretler sayesinde analiz edilerek anlaşılıyor. Daha sonra ise bu bir hisse dönüşüyor. Ve en sonunda da bu hisse göre bir tepki veriyoruz.
Örneğin, dışarıdaki sesleri kulağımız sayesinde duyuyoruz. Kulağımız bu sesleri tanıyor. Daha sonra beyin tarafından analiz edilen bu seslerin ne söylediğini anlıyoruz. Anladığımız bu sözlerin içeriğine göre belli bir duyguyu hissediyoruz. Örneğin, bizimle ilgili olumsuz bir şey söylenmişse kızgınlık hissediyoruz. Ve en sonunda hislerimiz sözel yada bedensel bir tepkiye dönüşüyor. Yada belki de duygumuzu içimize bastırarak tepki veriyoruz.
Otomatikleşmiş şekilde tepki vermek yerine, söz konusu durum karşısında gözlemci olabileceğimizi bilelim. Tepkisel (reaction) olmak yerine bilinçli bir şekilde hareket (action) edebileceğimizi ve seçim yapabileceğimizi görelim..
Kızgınlık, öfke gibi duygular hissettiğimizde, tepkilerimiz bilinçsizce ve otomatik bir şekilde oluşuyor. Öfkemizi tepki vererek boşalttığımızı zannediyoruz. Halbuki ne kadar tepki verirsek o kadar çok karşı tepki aldığımızdan, bu öfke katlanarak artıyor ve nerdeyse günümüzün tamamına ve hatta öfkemizin asıl kaynağıyla ilgisi olmayan alanlara da yayılıyor. Bundan en çok da sevdiklerimiz etkileniyor.
Halbuki, duyularımızı ve duygularımızı bastırmadan gözlemlesek ve tepki vermek yerine bilinçli bir seçim yaparak hareket etsek hem karşı tepkiyi kesip çözüme daha hızlı ulaşacağız hem de enerjimizi sadece bize fayda sağlayacak şekilde yönlendireceğiz.
Gözlemci tarafınızı daha uyanık tutmak için en basit teknik, nefes alış verişinizi izlemek. Bunu siz de uygulamaya çalışın. Göreceksiniz ki, hangi ruh halinde olursanız olun, nefesinize konsantre olup bir süre gözlemlediğinizde, zihniniz her nerede olursa olsun hemen yaşadığınız ana geliyor. İşte o an gözlemci tarafınız aktif hale geçiyor ve duyumlarınızı gözleyebiliyorsunuz. Sonrasında ise otomatik tepki vermek yerine bilinçli bir aksiyon almak son derece kolaylaşıyor.
Gözlemci tarafımız her an tetikte ve aktif olsa, seçimlerimizi hep bilinçli bir şekilde yapardık. Her anın farkında yaşardık. Her anın tadını çıkarırdık. O an gerçekten neye ihtiyaç duyduğumuzu kolaylıkla fark eder, tepki vermek yerine, ihtiyaçlarımızı karşılayacak aksiyonları alırdık. Akşam yatağa yattığımızda ise günümüzün ne kadar verimli geçtiğini düşünür  huzur içinde uykuya dalardık.
Gününüzün hep böyle geçmesini istemez miydiniz? Haydi o zaman, gözlemci tarafımızı uyandıralım ve hiç uyutmayalım!
“Uyan! Düşüncelerine tanık ol. Sen gözlemleyenin ta kendisinin, gözlemlediğin değil..”
Buddha
Sevgiler

Mükemmel bir makinemiz olan bedenimizle hayatımızdaki sorunları göstermeye çalışıyor..



Arabanızda frenler tutmuyorsa evren size nerede durmasını bilmiyorsun’ diyor..
Silecekleriniz çalışmıyorsa -neyi görmek istemiyorsun?- diyor..
Telefonunuz arızalıysa iletişim kanallarında sorun var, kime söylemek istiyorsun da söyleyemiyorsun?’ diyor..


‘Arabanızda vuruklar, çarpmalar varsa öfkelisin, kendini ve kızgın olduğun herkesi affet’ diyor..


Evinizde su boruları devamlı patlıyorsa, musluklardan su sızıyorsa yaşamındaki kaçakları gösteriyor.. (Para, sağlık, huzur vs.) elektrikle ilgili sorun varsa karanlıktasın, aydınlat kendini diyor..


Veee bedenimiz işte harika makinemiz..


Biz hayatımızdaki kullandığımız araçlar arızalanınca insanlarla ilişkilerimiz bozulunca,
yaşamın bize verdiği mesajları hala anlamadıkça… Yaşam, son çare olarak mükemmel bir makinemiz olan bedenimizle hayatımızdaki sorunları göstermeye çalışıyor..


Ancak hastalanınca duruyoruz.. Bana ne oluyor böyle diyoruz..


Neden hasta olunca farkına varıyoruz? 

Çünkü yaşamla ilişkimiz bir şekilde kesiliyor..
İşimize gidemiyoruz veya ağrılar içinde dolaşıyoruz hayattan keyif alamıyoruz..
‘Evet yaa, bu işim beni çok strese sokuyordu, sonunda hasta etti beni’ diyorsunuz..



Yaşamın size söylediklerini dinlemek için illa hasta olmayı mı bekliyorsunuz?
Kanser olduğunuz zaman mı en nefret ettiğiniz kişiyi affedeceksiniz?
Öleceğinizi bilirseniz mi yapmak istediğiniz şeyler için kendinize zaman ayıracaksınız, kızmayı, söylenmeyi bırakacaksınız?


Hastalıklar sizin düşüncelerinizle yaşamınızda yaratmış olduğunuz sıkıntıların sonuçları ve bu düşünceler sahip olduğunuz yaşam alanlarınızı güçlü bir şekilde etkiliyor..
Öncelikle şunu da belirtmek isterim, yaşamımızdaki bu nedenleri görmemek için kendimize bahanelerde uydururuz..
Soğuk bir şeyler içtim bu yüzden boğazım ağrıyor.. Acılı yedim bu yüzden midem ağrıyor vs..

Daha önce neden soğuk içtiğinizde veya acı yediğinizde bu ağrılar yoktu?
Kendinize dürüst olun ve yaşamın size verdiği bu ipuçlarını kullanın..
Sonuçta sadece kazançlı çıkarsınız…



Aşağıda hastalıkların zihinsel nedenleri ile ilgili birkaç örnek var
Hastalıkları kalıcı bir biçimde ortadan kaldırabilmek için bu hastalığa neden olan düşünce kalıbınızı iyileştirmeniz gerekir..



Aşağıda hastalıkların nedeni, yerine koymanız gereken olumlu düşünce şekli yer alacak..
Eğer bu hastalıklara sahipseniz lütfen bunu yapın..
Devamlı onaylamaları tekrar edin..

İyileşmenin ne kadar hızlı olduğunu, olumlu düşünce şeklinizin de hayatınızdaki diğer problemleri nasıl hallettiğini, ilaç tedavinize de nasıl destek olacağını göreceksiniz.





Başınız ağrıyorsa; Kendinizi hangi konuda yargılıyorsunuz sorusunun cevabını bulun..
Kendini eleştirme, değersiz görme ile ilgilidir..

Migren türü ağrılar ise mükemmelliyetçi olan ve bu yüzden kendilerine çok baskı yapan kişiler tarafından yaratılır..
Migrende yoğun olarak bastırılmış kızgınlık vardır..
Onaylaması; Kendimi çok seviyor ve onaylıyorum, kendimi affediyorum.. Emin ellerdeyim..




Sinüs ağrıları; Burunun çok yakınında hissedilir.
Hayatınızda size çok yakın olan birisinden duyduğunuz rahatsızlığı gösterir, o kişi tarafından ezildiğinizi hissediyor olabilirsiniz..
Onaylaması; Hayatın bütünüyle birim.
Huzur, uyum ve dengenin her zaman içimi kapladığını ve beni kuşattığını ilan ediyorum.
Her şey yolunda. Ben kendi gücüme sahip çıkıyorum.





Boyun ağrıları, tutulma; Düşüncelerimizde esnek olma, sorunun öteki yüzünü görme,
başka bir kişinin bakış açısını anlamayı temsil eder.
İnatçılığı ve hep haklı çıkma isteğini bırakmak gerekir.
Olumlaması; Hayatla barış halindeyim, rahatım.
Bir meselenin her yönünü esneklikle ve kolaylıkla görüyorum.
Başka bakış açılarını da sevgiyle algılıyorum, güvendeyim.





Boğaz; Kendimizi doğru bir şekilde ifade edemiyoruz, “istediğim şeyi söyleyemiyorum..” düşünce kalıbını içerir.
Kendimizi ifade etme korkumuzu, hakkımızı aramaktan çekinme korkumuzu, “ben buyum” deme cesaretimizin olmayışını gösterir.
Kızgınlık boğaz ağrılarının nedeni.
Eğer soğuk algınlığı da varsa zihinsel karışıklık yaşıyoruzdur..
Larenjit konuşamayacak kadar öfkeli olduğumuzu gösterir.
Yaratıcılığımız engellendiğinde boğazla ilgili sorunlar olur.
Hayatlarını başkaları için yaşayan anne/ baba/çocuk/eş/sevgili/patron vs.
kendi istediklerini hiç yapamayan bir çok insan BADEMCİK ve TİROİD sorunları yaşarlar.. Engellenmiş yaratıcılığın sonucudur.
Ayrıca boğazdaki enerji merkezimiz bedende değişimin olduğu yerdir..
Değişime karşı koyduğumuzda, değişmeye çalıştığımızda genellikle boğazımızda sorun yaşarız..
Öksürdüğünüzde ya da biri öksürdüğünde dikkat edin.. Ne konuşuluyordu?
Neye tepki gösteriyoruz? Direnç ve inatçılık mı yoksa değişim süreci içinde misiniz?
Öksürdüğünüz an elinizle boğazınızı tutun “değişmeye hazırım” “değişiyorum” deyin…
Olumlama; Düşündüklerimi, isteklerimi, hissettiklerimi rahatlıkla ve özgürce ifade ediyorum.
Yaratıcıyım, sevgiyle konuşuyorum.
Değişmeye hazırım. Kendim olmakta özgürüm. Emin ellerdeyim.





Sırt; Destek sistemimizi temsil eder.
Sırt ile ilgili sorunlar genellikle yeterince destek görmediğimizin ifadesidir.
Yalnızca bizi işimizin, ailemizin, eşimizin desteklediğini düşünürüz.
Bu yanlış bir inanış şeklidir.. Gerçeği ise, evren ve hayat bizi destekler.
Onaylama; Hayatın her zaman beni desteklediğini biliyorum ve kabul ediyorum..



Üst sırt ağrıları; Duygusal destekten yoksunluk.. “Eşim, ailem vs beni anlamıyor ve desteklemiyor.”
Onaylama; Kendimi seviyor, beğeniyor ve onaylıyorum. Hayat beni seviyor ve destekliyor.


Orta kısım; Suçluluk duygusuyla ilgili.. Geçmişimizde arkamızda kalan bir şey.
Sırtınızdan bıçaklandığınızı mı düşünüyorsunuz, arkanızda ne bıraktığınızı görmekten mi korkuyorsunuz ya da arkada bıraktığınız bir şeyi mi gizliyorsunuz?
Onaylama; Geçmişi geride bırakıyorum.

Geçmişin geleceğim üzerimde hiçbir etkisi yok.
Yüreğimde sevgiyle ilerlemek için özgürüm..


Alt bölüm ise; Bitip tükendiğini hissetme,ekonomik sorunlarla bir çıkmaz içinde olma, ekonomik endişelerin ifadesidir..
Parasızlık ya da parasal korkular bu bölümle ilgilidir..
Onaylama; Yaşam sürecine güveniyorum.gereksindiğim her şey daima sağlanacaktır. Emin ellerdeyim.





Sinir Bozukluğu; Sinirler İletişimi temsil eder.
Ben merkezcilik (sadece kendini düşünme). İletişim kanallarını kapatma
Onaylama; Yüreğimi açıyor ve sadece sevgi dolu iletişim biçimleri yaratıyorum.
Güvenlik içindeyim ve iyiyim. Rahatça ve keyifli iletişim kuruyorum.





Akciğerler; Hayatı içine alma kapasitesini temsil eder.
Akciğer rahatsızlıkları, zatürre nedeni; depresyon, keder, hayatı içine almaktan korkma,
kendinde hayatı dolu dolu yaşama hakkını görmeme..
Hayatı reddediş..
Olumlama; Hayatı kusursuz bir dengeyle içime alıyorum.
Hayatın bütünlüğünü içime alma kapasitesine sahibim.
Hayatı sevgiyle ve dopdolu yaşıyorum.





Kalp; Sevgi ve güvenlik merkezini temsil eder.
Kendimizi sevgi ve sevinçten yoksun bırakma..
Çoktan beri süren duygusal sorunlar.
Kendini yalnız ve panikte hissetme.
“Ben yeterince iyi değilim, yeterli değilim, asla başaramayacağım” inancı ile yaşayanlar kalp hastası olurlar.
Onaylama; Kalbim sevgi ritminde vuruyor.

Neşe ve sevinci kalp merkezime geri getiriyorum.
Herkese sevgi gösteriyorum.
Sevinç içinde yaşıyorum. Sevincin, zihnimden, bedenimden ve deneyimlerinden akmasına sevgiyle izin veriyorum.
Tüm hayatla birim ve evren beni bütünüyle destekliyor. Her şey yolunda.




Yüksek Tansiyon; Çoktan beri süren, çözülmemiş duygusal sorun.
Onaylama; Geçmişi sevgiyle geride bırakıyorum. Huzur içindeyim.




Düşük Tansiyon; Çocukken yeterince sevgi görmemiş olma.
“Ne anlamı var ki?”
“Nasıl olsa işe yaramayacak” yaklaşımı içinde yaşama.
Onaylama; Artık daima sevinçli olan ŞİMDİ de yaşamayı seçiyorum.
Hayatım bir sevinç kaynağıdır.





Mide; Besinleri taşır. Tüm yeni düşünce ve deneyimlerimizi sindirir..
Bu hayatta hazmedemediğiniz, kabul etmediğiniz nedir?
Yeniliklere kolaylıkla adapte olamıyoruzdur.



Mide bulantısı; Bir fikri ya da deneyimi reddetme..

Ekşimesi; Korku, korku.. Sıkıştırıcı korku..

Gastrit; Büyük korku, dehşet.. Yeniden korkma, yeniyi özümseyememe..

Ülser; Yeterince iyi olmadığına inanma. Kendini sevmeyi redetme.

Birilerini hoşnut etmeye çalışma.
Olumlama; Hayatı rahatça sindiriyor ve özümsüyorum. Güvendeyim, yaşam sürecinin bana yalnızca iyi şeyler getireceğine
inanıyorum. Hayat benimle anlaşma ve uyum içinde. Her gün, her an yeniyi özümsüyorum. Kendimle barış içindeyim. Kendimi seviyor beğeniyor ve onaylıyorum.




Bacaklar; İleriye doğru atılan adımlar.adım atmaktan korkma, bir şeyleri yapmak istemediğimiz zaman bacaklarımızda sorunlar çıkar.
Gelecekten korkma.
Olumlama; Hayat benim için var.
Geleceğimde her şeyin iyi olduğunu bilerek güven ve neşeyle ilerliyorum.



Dizler; Boyun gibi esneklikle ilgilidir.
taviz verme, gurur, ego ve inatçılığı ifade eder.
İleri doğru adım atarken taviz vermekten korkar, katılaşırız.
Bu eklem yerlerini sertleştirir.
İlerlemek isteriz ama değişmek istemeyiz.
Bu yüzden dizin iyileşmesi uzun süre ego devrededir.
Huzurlu olmak için esnek olmalı, takılıp kalmamalıyız..
Olumlama; Ben esnek ve akıcıyım..
Şefkat ve merhamet, bağışlama ve anlayış içindeyim.
Kolaylıkla eğiliyor ve akıyorum.





Kazalar; Kızgınlık ifadesidir.
Birikmiş öfke, otoriteye karşı çıkma arzusu.
O kadar kızgınız ki birisine vurmak isteriz ama birisi bize vurur(çarpar). Şiddete inanma..
Onaylama; Bu durumu yaratan düşünce kalıbımı terk ediyorum.
Barış halindeyim, ben değerliyim.




Kanser; Derin bir biçimde incinme, yaralanma.
Uzun zamandır süren kızgınlık.
İnsanı yavaş yavaş yiyip bitiren derin bir sır ya da üzüntü.
Nefretleri taşıma.
Olumlama; Tüm geçmişi sevgiyle bağışlıyor ve serbest bırakıyorum.
Dünyamı sevinçle doldurmayı seçiyorum.
Kendimi seviyor ve onaylıyorum.
Bu hastalıklar sadece birkaç çalışma örneği, yurtdışında hastanelerde tıbbi tedavi ile birlikte bütünsel tedavi altında kullanılan
ve hastalara tavsiye edilen çalışmalardır..




alıntıdır..


SEN SEVGi OL..




Daha fazla sev…
Şartsız sev…
Sevgi ol…
Bir koridor ol…
Sevgiyi yaşa…
Kuşlar ve ağaçlar,
Dünya ve yıldızlar,
Kadınlar ve erkekler…
Siyah ve beyaz,
Sadece tek bir dil var ve bu dil evrenin dilidir…
Bu dil sevgidir…
Ve sen sevgi olduğun zaman,
Sınırları olmayan yepyeni bir dünya senin için açılacaktır…



____OSHO_______

Sevgili takipçilerimiz sizleri Aşkla selamlıyoruz,

Dünyamız bütünümüzün ortak ve muazzam bir paylaşım gezegeni. Gezegenimizde hep BİRlikte nefes alıyor ve varoluş seçimlerimizi yaşıyoruz. Uykuya sokularak bedenleniyoruz.

Bu süreçte rüyalar veya kabuslar görüyoruz. Artık UYANIŞ zamanı.
Sizleri VAROLUŞ sebebimizi ÖZ'ümüzü hatırlamaya davet ediyoruz

BİRlikte FARKIDALIK alanımızı genişletmeye ve kolaylıkla buluşmaya niyet ediyoruz

YER : ADA GELİŞİM MERKEZ OFİSİ
SELÇUK HATUN CAD.DURAN APT.NO:6 D:2 SETBAŞI OSMANGAZİ, Bursa 

ÖNEMLİ NOT : KONTENJANIMIZ SINIRLIDIR LÜTFEN İLETİŞİM NUMARAMIZDAN KAYIT YAPTIRMAYI HATIRLAYIN ♥

BİLGİ VE KAYIT : 0224 225 4343 / 0532 457 9393

HER PERŞEMBE
TARİH : 22.01.2015
SAAT: 19:00

Yeni Yılın İLK Yeniayı Bugün


Bu YENİAYartık ”bi durmak” değil, çözüm bulmak noktasına doğru evriliyoruz.
İnsan evladının bütün derdi olayların orta yerinde kaybolmaktır. Yaşadığımız durumun doğru düzgün bir değerlendirmesini yapamadan, kendi duygusallığımız içinde yükselip alçalır ve bunun ”gerçek” olduğunu sanırız. Oysa algımız çoğu kez, beklentilerimiz, çoşkularımız, korkularımız, hayal kırıklıklarımız, hiper mutluluklarımız ve küskünlüklerimiz ile perdelenmiştir…
En mantıklı, en pozitivist, en bilimsel geçinenlerimiz dahi, hatta belki de en çok ”ben tuttuğuma gördüğüme inanırım” diyengiller, hayattan umduklarını bulamadıkları, iki artı ikiyi dört ettiremedikleri zaman feci bozulurlar :)))
Bize göre hayatın akması gereken bir yön vardır ve etrafımızdaki insanlar ve çevremizde gelişen olaylar bunu mümkün hale getirir ya da buna engel olurlar. İnsanın ”merkezde olmaktan” anladığı budur :)
Oysa insan gerçekten de kendi hayat senaryosunun merkezindedir… Ama senaryo şekillenirken bizim var olduğunu sandığımız ihtiyaçlar değil, ruhumuzun bu bedende var olmasına dair amaçlar önem kazanır.
Biz güvende olmayı, herkesin ve herşeyin bizim umduğumuz gibi olması ile eş tutarken, evren bize gülmektedir… Zira gözden kaçan şudur; kendimizi hayattan korumaya çalışmak için girdiğimiz modlar ve yaptığımız ataklar, güvende olma duygumuzu ve akışla bütün olabilme yeteneğimizi baltalamaktadır!
Biz kendimizi, etrafımızı ve hayatı, aldığımız sonuçlarla yargılarız… İNSAN;
- Çalıştıysa kazanmalı,
- İstediyse almalı,
- Aradıysa – sabrı tükenmeden – bulmalı,
- Sevdiyse sahip olmalı,
- Fedakarlık ettiyse takdir görmeli ve destek bulmalı,
- Yani umduğunu bulmalıdır :)))
Sonuç istediği / beklediği gibi olmayınca insan haksızlığa uğradığına veya cezalandırıldığına inanır. Zira sosyal bilinçaltımız bizi böyle şekillendirmiştir.
Bu nedenle de, bizi istediklerimize götüreceğine inandığımız yolda, kendimizce gayret, sabır, ısrar gösterir, hatta kaş yarar göz çıkartır, kafa kopartırız.
İstediklerimizle sınanacağımız, ya da istediklerimizin getireceği bilinmeyen sonuçlardan korunacağımız hiç aklımıza gelmez… İnsanın aklına KORUNDUĞU gelmez!
Bu nedenle de yaşadıklarımızda bir hayır, bilemediğimiz bir iyilik olabileceğini düşünemez ve şükretmeyi ihmal ederiz…
Bu YENİAY’a doğru yaşanan süreçler, bizi ”bir türlü olmayanlar” karşısındaki çaresiziğimiz veya cevapsızlığımız ile yüzyüze bırakmıştır. Ve YENİAY’ın getireceği ödül, beklentilerimize / çabamıza / elimizde olanlara başka bir gözle bakmaktır!
Duygular bizi gerçekten perdeler diye girmiştim yazıya… Kovadaki Ay’ın en iyi yanı, duygulara mesafe alabilen, görünene görülemeyen yanlarından bakabilen, sorulmamış soruları ortaya dökebilen bir niteliği olmasıdır.
Bu YENİAY’da, hayatınızdaki olmayanlara, düzelmeyenlere, sizi incitenlere, acıtanlara, yoranlara, güç yetmeyenlere, bakmadığınız bir yerden bakın!
Ya olmayanda bir hayır görecek, ya da bu kadar aldırıyor, bozuluyor, durumu olduğu gibi görmekten bu kadar kaçınıyor olmanızın altında yatanı anlayıp, duruşunuzu, tavrınızı, talebinizi değiştireceksiniz.
Hayat döndürüp döndürüp aynı kapıya çıkartıyorsa bizi, bu bizim kendimizi sonuçlardan korumaya değil, kendimizden korumaya ihtiyacımız olduğuna işaret eder ;)
Hayat bizi sever… bize bayılır… bize yatırım yapar… bize yollar açar. Ama biz kendimizi işaretlere, mesajlara, olasılıklara kapatır, ve hep bize iyi geleceğiniz sandığımız bir sonucu elde etmenin peşine takılırız.
Hayata dair değiştiremediğimiz her şey bize değişimemiz gerektiğini gösteren bir işarettir… İŞARETLERDEN KORUNMAYIN.
Hayatın sizi getirdiği kapılara korkmadan bakın ve ”ben neden YİNE buradayım?” diye sorun kendinize… Altında mutlaka değiştirmekten korktuğunuz bir kalıp, bir varsayım, bir zan, bir beklenti, bir özenti, bir küskünlük vardır.
İnsanları ya da olayları değiştirme derdini bir yana bırakın artık, sizi yöneten kalıpları değiştirin.
Olmuyorsa, boşuna vurmayın kafanızı aynı duvara… Savunma – Saldırı ikileminden çıkıp, sakince izleme ve bozulmadan adını koyma düzenine geçin.
Ve en  önemlisi önümüze konulan mesajı işin içine duygu karıştırmadan görebilirsek, hayatın bize açtığı yeni yollar ve olasılıklar ile şifa ve çözüm bulacağımıza inanın.
Zaman, yeni planlar yapmak kadar, bu planları hayata koyarken de işe yaramayan alışkanlıklara mesafe almanın, ve BEN adını verdiğimiz kaleyi bu kadar kırılgan hale getirenin yine biz olduğumuzu anlamanın zamanıdır. Yoksa yeni diye geçtiğimiz her yol eskinin bir uzantısından ibaret kalır…
İnsanın her durumda ayakta kalmak için tutunacağı tek şemsiye, hayatın bilgeliğine duyduğu güvendir. Bu güvenden, bu korunmadan, bu sevecenlikten kendinizi mahrum etmeyin.
”O kadar yandı ki canım… Sonunda karşıdan baktım!” FARKINDAYIM – Sezen Aksu
http://junoastrology.com

BİLİNÇALTINI ANLAMAK

Bilinçaltını anlamak için çalışma ilkelerini, bilinçaltı yasalarını ve bunları hazırlayan içsel dinamikleri bilmek gerekir.
Bilinçaltını bir bilgisayarın hard diski olarak düşünebiliriz. Ekranda görülenler sizin gerçeğiniz veya yaşantınızdır. Yani bilinçaltınızdaki olumlu, olumsuz inançlarınızın hayatımıza yansımalarıdır.
Nasıl bir bilgisayar programında direkt emir şeklinde komutlar veriliyor ise bilinçaltımız da komutlarımızı alır ve gerçekliğimize uyarlar.
Başaramayacağımıza inanıyorsak başaramayız. Değişeceğimize inanıyor isek değişiriz. Mali, malı şeklindeki ifadeler bilinçaltımızda mulaklık yaratır. Örneğin sigara içmemeliyim dedikçe sigara içmek isteriz. Çok yememeliyim dedikçe yemek isteriz. Size sakın kırmızı bir mercedes düşünmeyin veya şu an annenizi düşünmemelisiniz diyecek olursam her ikisi de akınıza gelecektir. Korkmayın diyecek olursam o ana kadar böyle bir duygu taşımasanız bile korkmaya başlarsınız. Bilinçaltımıza ne istediğimizden emin olarak, net ve şimdiki zaman üzerinden komutlar vermeliyiz. Geleceğe yönelik ifadeler istediklerimizin bir şekilde ötelenip, gerçekleşmesine engel olur.
“Aklınız neyi kabul edip inanıyorsa, onu gerçekleştirebilir” der. Napoleon Hill’
Evren yasalarla yönetilir. Bilinçaltlarımız da tıpkı evren gibi yasalarla yönetilir. Bilinçaltımızın yasası inanç yasasıdır. Bilinçli aklınızın kavrayıp, bilinçaltınızın inandığı şeyler gerçekleşir. Böylesine büyük bir güce sahip olduğumuzun çoğu zaman farkında değilizdir.
Bilincimizin gücünü bir fikri kavramak için, bilinçaltımızın gücünü ise sonuca ulaşmak için kullanırız. Birçok kişi bunun tersini yapar. Bilinçlerini neticeye ulaşmak için kullanırlar, bu da genellikle stres ve endişe yaratır. Bu durum bilinç gücümüzle, bilinç altı gücümüzün kullanımındaki farktır. Örneğin bir bayan danışanım içinde bulunduğu gerçekliği kendisinin yarattığına inanmıyordu. Evlenmek istiyordu ancak karşısına uygun kişinin çıkmamasından ve birlikteliklerinin kısa sürede bitmesinden yakınıyordu. Bilinç üstü seviyede bir hayat arkadaşı istiyordu ve kendince uygun standartları belirlemişti. Yaptığım çalışmalarda fark ettik ki ! bilinçaltı seviyede evliliğin özgürlüğünü kısıtlayacağı inancı, çevresinde gördüğü mutsuz evlilikler ve kendisinin de böyle olabileceği korkusu, karşısına daha iyi biri çıktığında evliliğinin bu birlikteliğine engel olacağı endişesi taşımaktaydı. Bu kadar yoğun bilinçaltı dinamikleri ile isteğine ulaşması mümkün değildi. Bir ipi düşünelim iki tarafından aynı anda iki kişi çekiyor. İpin gerilmesi gibi kişide gerginleşir.
Bilinçaltımız mıknatıs gibidir. Kendi inançlarını yansıtan şeyleri çeker. Bilinçaltımızda belli bir inanç varsa, bilinçaltımız bu inanca uygun titreşimler yaratır ve bunu yansıtan veya buna uyan olayları ve insanları kendine çeker. Buna son dönemlerde adı çokça duyulan çekim yasası denmektedir. Yerçekimi yasasının varlığının kesin olması gibi çekim yasasının varlığı da kesindir. Eğer bilinçaltınız yaşamınızın zor geçeceğine inanırsa, gerçekten yaşamınız zor olacaktır. Karşılaşacağınız olaylar ve insanlar hayatımızı zorlaştıracaktır. Eğer bilinçaltımız paranın zor kazanılacağına inanırsa, para zor kazanılır. Karşınıza çıkan fırsatlar para kazanmak için insan üstü çaba göstermeniz gerekenler olacaktır. Sizin gerçeğinizi yaratan inancın ne olduğuna siz karar veremezsiniz, bilinçaltınız verir.
İstemediğimiz bir durum karşısında bu durumu hazırlayan içsel sebepler ne olabilir ? Bu durum çoğu zaman bilinçaltı korkularımızın bir sonucudur.
Birçok insan kendini sık sık aynı senaryonun içinde bulur. Ne yaparlarsa yapsınlar aynı sorunlarla karşılaşırlar. Böyle bir durumda dışsal şartları değiştirmek yerine içimizdeki bilinçaltımızdaki engelleyici inançlarımızı değiştirmek, korkularımızla uyumlanıp, onların varlığını kabul edip, bu korku dinamiğinin ikincil çıkarlarına saygı duyup, kişiye daha fazla fayda sağlayan, olumsuzluk taşımayan, mutluluk, huzur ve sağlık veren sevgi enerjisine dönüştürmek gerekir. Bu şekilde bilinçaltımız yeniden programlanır. Bilinçaltı virüslerimizin farkına varıp olumlama çalışmaları ile temizlemeliyiz.
Bilinçaltımız sezgilerimiz aracılığıyla bizimle konuşur. Bilinçaltımızdan rehberlik veya yardım istediğimizde, bir dürtü, ilham veya önsezi hissederiz. Bilinçaltımızı programlarsak, rüyalar şeklinde cevaplar da alabiliriz. Sezgisel olarak, bir mesaj olduğunu anlarız.
Hayatınızda bir şeyi gerçekleştirmek istiyorsak önce kavramak yani ne istediğimizi tam olarak tespit etmek, sonra olmuş gibi inanmak ve daha sonra da bunun için şükretmek gerekir. Kendiniz için olmasını istediğiniz şeyi bir yere yazın. Bilgisayarınızdaki ekran koruyucuya, cep telefonunuzun açılış mesajına, veya gün içinde sıkça görebileceğiniz bir yerlere koyun. Her gece, aynı yaratıcı imgelemeyi düşünün, gördüklerinizi görün, duyduklarınızı duyun ve hissettiklerinizi hissedin… istediğiniz yerlerde değişikliklerinizi yapın. İstediğiniz şeyin gerçekleşeceğine güvenin...

BİLİNÇALTI PROGRAMLAMA ARACI (ONAMALAR)
Bilinçaltımızı, yeniden programlamanın en temel yollarından biri onamadır.
Onama; basitçe bilinçaltımıza yerleştirmek istediğimiz hedeflerimizi veya yeni inançlarımızı tekrarlama sürecidir. Bu süreç, söylem bilinçaltına yerleşinceye kadar devam etmelidir. Bazı onama yöntemleri;
• Kendi onamalarınızı yüksek sesle veya zihnen tekrarlamak,
• Onamalarımızı yazmak,
• Kayıt ettiğiniz kendinden telkin bantlarını dinlemek
• Olmak istediğiniz kişi gibi davranmak, (hayran olduğunuz bir kişi yerine kendinizi koymak ve onun gibi davranmak )
• Kitap ve makaleler okumak
Hayattan şikayet ettiğinizde bilinçaltımız şikayet ettiğiniz hayatı size vermek için talimatlarınızı sadakatle yerine getirir. Ne söylediğimize ,özellikle ‘tekrar ,tekrar’ söylediklerimize dikkat edelim.
Gandi derki “Söylediklerinize dikkat edin, düşünceleriniz olabilir. Düşüncelerinize dikkat edin, davranışlarınız olabilir. Davranışlarınıza dikkat edin, alışkanlıklarınız olabilir. Alışkanlıklarınıza dikkat edin kaderiniz olabilir.”
Bilinçaltı virüs programınızı çalıştırmadığınızda dışarıdan gelen olumsuz telkinlerin etkisi altında kalabilirsiniz. Her gün arkadaşlarınızdan çok gülersek çok ağlayacağımızı, çocuğu olanın derdi olduğunu, paramız olunca düşmanlarımızın çok olacağını, hayatın zor olduğunu vs.. duyuyorsunuzdur. Devamlı dinleyince bilinçaltımız onun doğru olduğuna inanmaya başlar sonra da (çekim yasasından ötürü) gerçekliğinizde onun doğru olduğunu görürsünüz.
Kendimize verebileceğimiz telkin örnekleri ; her gün, her şekilde daha iyi oluyorum, her şey bana kolay ve zahmetsizce geliyor, sevgi ile dolu, neşe saçan bir varlığım, keyif aldığım her şey şimdi burada, hayatımın patronu benim, ihtiyacım olan her şey zaten bende var, hepimiz için bolluk var, sonsuz zenginlikler şimdi hayatıma özgürce akıyor, daha çok verdikçe daha çok aldıkça daha mutlu hissediyorum,
Bu onamaları uyurken veya yataktan kalkmadan önce yazabilir, okuyabilir veya kaydedip dinleyebilirsiniz.
Onamada başarının anahtarı tekrardır. Bilinçaltımız kaslarımız gibidir. Onu istediğiniz şeylerle onamanız gerekir. Onamaları her gün yapmakta tembellik ederseniz, onu sizin yerinize başkaları yapacak, sonuçlar da her zaman sizin istediğiniz gibi olmayacaktır

Güne başlarken dinlemek için iyi bir telkin cd’si hazırlayabilirsiniz. Böylelikle güne zihnen olumlu bir tutumla başlayabilirsiniz. Bilinçaltınız olumlu inançlarla dolar. Böylece gün içinde duyacağınız olumsuz fikirlerle bilinçaltınız kirlenmez.  Bilinçaltımızda varolan olan olumsuz düşünceler, belli başlı korkular bilinçaltı virüslerimizdir. Bilinçaltı virüserimizin farkına varıp, onama çalışmaları ile temizleyebiliriz.
BİLİNÇALTI   ONAMA   MEDİTASYONLARI:
Belli başlı korkularımız; değersizlik, güvensizlik, parasızlık, yalnızlık, başarısızlık, esir olma, suçlanma, acı çekme, dışlanma, çaresizlik, ayrılık, aşağılanma, güçsüzlük, yokluk, kaybetme, yetersizlik, yok olma, hastalık, incitilme, sevilmeme, reddedilme, acizlik, terk edilme, onaylanmama ... korkusu
Korku enerjisini sevgi enerjisine dönüştürmek gerekir.


Bilinçaltı Onama Örnekleri

Benim………..……….korkum var.
Ben…………..………..korkumu kabul ediyorum.
Ben…………..………..korkumu şu anda sevgiye dönüştürmeye niyet ettim.
Ben…………..………..korkumu seviyorum.
Ben…………..………..korkumu sevgiyle gönderiyorum.
Olumlaması
Ben……..................yım.
Ben her halimle………............olduğumu biliyor ve inanıyorum
Ben her halimle.......................... olduğumu kabul ediyorum.
Ben her halimle ........................olduğum için kendimi takdir ediyorum.
Ben her halimle..........................olduğum için şükrediyorum.


DEĞERSİZLİK
Benim………..(değersizlik)……….korkum var.
Ben…………..(değersizlik)………..korkumu kabul ediyorum.
Ben…………..(değersizlik)………..korkumu şu anda sevgiye dönüştürmeye niyet ettim.
Ben…………..(değersizlik)………..korkumu seviyorum.
Ben…………..(değersizlik)………..korkumu sevgiyle gönderiyorum.

Ben yalnız ve tek başıma çok değerliyim.
Ben yalnız ve tek başıma çok değerli olduğumu biliyor ve inanıyorum
Ben yalnız ve tek başıma çok degerli olduğumu kabul ediyorum.
Ben yalnız ve tek başım çok degerli olduğum için kendimi takdir ediyorum.
Ben yalnız ve tek başıma çok degerli olduğum için şükrediyoruM.
Ben her halimle çok değerliyim.
Ben her halimle çok değerli olduğumu biliyor ve inanıyorum.
Ben her halimle çok değerli olduğumu kabul ediyorum.
Ben her halimle çok değerli olduğum için kendimi takdir ediyorum.
Ben her halimle çok değerli olduğum için şükrediyorum.
Ben kendime değer veriyorum.
Ben kendime olduğum gibi değer veriyorum.
Ben herkese değer veriyorum.
Ben herkese olduğu gibi değer veriyorum.
Ben herkesin olduğu gibi olmasına izin veriyorum
Ben kendime değer veriyorum.
Ben kendime olduğum gibi değer veriyorum.
Ben herkese değer veriyorum.
Ben herkese olduğu gibi değer veriyorum.
Ben herkesin olduğu gibi olmasına izin veriyorum

Ben kendi değerime sahip çıkıyorum.
Ben kendi değerime sahip çıktığımı biliyor ve inanıyorum.
Ben kendi değerime sahip çıktığımı kabul ediyorum.
Ben kendi değerime sahip çıktığım için kendi mi takdir ediyorum.
Ben kendi değerime sahip çıktığım için şükrediyorum.
Kendi gerçeğimi sevgiyle yaratıyorum.
Ben içimdeki değere ulaşıyorum.

Kalbinizden çıkaracağınız en güzel pembeliği çıkarın, pembe ışıklar,
Pembe tüller..korkunuzun karanlığını pembelik içinde yok edin.
Şu an korku enerjisinin sevgi enerjinse dönüştüğü çok değerli bir an

Bilinçaltımız aynı zamanda duygularımıza ve hislerimize renkler verebilir. Genelde çalışmalarımda insanlar olumsuz hisleri koyu, karanlık renkler ile tarif ederler. Pembe evrende sevgi rengini temsil eder. İnsanlar bu rengin yanında karamsar düşünmezler. Kendi içinde olumlu, iyileştirici bir enerjiye sahiptir. Beş duyumuzla algılarımızın da ötesinde çok farklı titreşimlere sahip pembe renkler vardır.Bilinçaltı onama çalışmalarında da pembe renk kullanılır.

SEVGİ
Ben kendimi seviyorum.
Ben kendimi olduğum gibi seviyorum.
Ben kendimin olduğu gibi olmasına izin veriyorum.
Ben herkes seviyorum.
Ben herkesi olduğu gibi seviyorum.
Ben herkesin olduğu gibi olmasına izin veriyorum.



BOLLUK
Evren bolluk içinde.
Evrenin bolluğu bana akıyor.
Para bana çoğalarak geliyor.
İhtiyacım olan her şeyi ihtiyacım olduğu anda evren bana verir.
Ben çok parayı hak ediyorum.
Ben çok paraya layığım.
BEREKET-BOLLUK
Evrenin bana vermek istediği tüm bolluk ve bereketi ayırım yapmaksızın olduğu gibi kabul ediyor ve istiyorum.
Bu bilinç ve sorumlulukla onu paylaşmak için elimden geleni yapacağım.
Çok parayı hak ediyorum.Çok paraya layığım.

Ben MUTLUYUM.
Ben SAĞLIKLIY
Ben HUZURLUYUM.
Ben GÜÇLÜYÜM.
Ben BAŞARILIYIM.
Ben GÜVENDEYİM.
Ben ÖZGÜRÜM.
Ben DEĞERLİYİM
Ben YETERLİYİM

GÜÇSÜZLÜK
Benim güçsüzlük korkum var.
Ben güçsüzlük korkumu kabul ediyorum.
Ben güçsüzlük korkumu şu anda sevgiye dönüştürmeye niyet ettim.
Ben güçsüzlük korkumu seviyorum.
Ben güçsüzlük korkumu sevgiyle gönderiyorum.

Kalpten pembe ışık çıkarılır.

GÜÇ
Ben yalnız ve tek başıma çok güçlüyüm.
Ben yalnız ve tek başıma çok güçlü olduğumu biliyor ve inanıyorum
Ben yalnız ve tek başıma çok güçlü olduğumu kabul ediyorum.
Ben yalnız ve tek başım çok güçlü olduğum için kendimi takdir ediyorum.
Ben yalnız ve tek başıma çok güçlü olduğum için şükrediyorum.

Ben her halimle çok güçlüyüm
Ben her halimle çok güçlü olduğumu biliyor ve inanıyorum.
Ben her halimle çok güçlü olduğumu kabul ediyorum.
Ben her halimle çok güçlü olduğum için kendimi takdir ediyorum.
Ben her halimle çok güçlü olduğum için şükrediyorum.
Ben kendi gücüme sahip çıkıyorum.
Ben kendi gücüme sahip çıktığımı biliyor ve inanıyorum.
Ben kendi gücüme sahip çıktığımı kabul ediyorum.
Ben kendi gücüme sahip çıktığım için kendi mi takdir ediyorum.
Ben kendi gücüme sahip çıktığım için şükrediyorum.
Kendi gerçeğimi sevgiyle yaratıyorum.
Ben içimdeki güce ulaşıyorum.




DEĞİŞİME GÜVEN
Gelecekte her şeyin iyi olduğunu bilerek güven ve huzurla ilerliyorum.
Geçmişi kolayca ve rahatça bırakıyorum.
Yeniyi sevinçle karşılıyor ve kabul ediyorum.

Evren güvende ben güvendeyim.



Ben kendimi tam olduğum halimle seviyor, beğeniyor, onaylıyorum.

Ben herkesi tam olduğu haliyle seviyor, beğeniyor, onaylıyorum.



Ben kendi hayat yolumu kendim açıyorum.

Ben kendi hayat yolumu kendim açtığımı blilyor ve inanıyorum.
Ben kendi hayat yolumu kendim açtığımı kabul ediyorum.
Ben kendi hayat yolumu kendim açtığım için kendimi takdir ediyorum.
Ben kendi hayat yolumu kendim açtığım için şükrediyorum.

Gerçekleşmesini istediğiniz hayalinizi bu şekilde imgeleyebilirsiniz.

GÜVENSİZLİK
Benim güvensizlik korkum var.
Ben güvensizlik korkumu kabul ediyorum.
Ben güvensizlik korkumu şu anda sevgiye dönüştürmeye niyet ettim.
Ben güvensizlik korkumu seviyorum.
Ben güvensizlik korkumu sevgiyle gönderiyorum.
Kalpten pembe ışık çıkarılır.

GÜVEN
Ben yalnız ve tek başıma güvendeyim.
Ben yalnız ve tek başıma güvende olduğumu biliyor ve inanıyorum
Ben yalnız ve tek başıma güvende olduğumu kabul ediyorum.
Ben yalnız ve tek başım güvende olduğum için kendimi takdir ediyorum.
Ben yalnız ve tek başıma güvende olduğum için şükrediyorum.

Ben evrende güven içindeyim.
Ben herkese güveniyorum.
Bütün insanlar bana güveniyor.
Ben kendime güveniyorum.
Ben yaşamın akışına güveniyorum.
Ben güvendeyim.
Evren güvenli.
Evren beni seviyor,onaylıyor ve destekliyor.

(başarısızlık,başarı sevilmeme,sevgi,esaret,özgürlük…..)
BAĞIŞLAMA( AFFETME) MEDİTASYONU

Kendimize ve başkalarına karşı duyduğumuz; öfke, kızgınlık, kırgınlık, nefret, suçluluk... duygularımız enerjimizi tüketip, geleceğe umutla bakmamızı ve sağlıklı bir yaşam sürmemizi engeller. Bağışlamak geçmişin günümüz üzerindeki olumsuz etkisini ortadan kaldırır ve geleceğe umutla bakma özgürlüğünü verir. Ruhsal iyileşme sürecinin doğal bir ürünüdür. Geçmişten gelen olumsuz duygu yükünden özgürleşmektir.Bağışlamak hayatımızın en özgürleştirici ve zenginleştirici yatırımıdır.



BAŞKASINI BAĞIŞLAMA (Afettme): Bağışlamaya karar verdiğiniz ve niyet ettiğiniz kişinin görüntüsünü imgeleyin.Ona bakarak yüksek sesle tekrarlayın.





Ben seni bağışlamaya niyet ettim.
Ben seni kendi iyiliğim için bağışlıyorum.
Ben kendimi sevdiğim için seni bağşlıyorum.
Sana en güzel düşüncelerimi yolluyorum.
Seni serbest bırakıyorum.
Sen özgürsün.
Ben özgürüm.
Seni bağışlıyorum.
Seni seviyorum.

Kalbinizden çıkaracağınız pembe ışığı onun kalbine yolla ve yüzündeki değişimleri gözlemle.

KENDİNİ AFFETME: Kendi görüntünü imgele,gözünün önüne getir.Ona bakarak yüksek sesle;
Yaşadığım ve yaptığım her şeyi seviyorum.
Tüm Yaşadıklarımı yaşanması gerektiği için yaşadım.
Yaşadığım ve yaptığım her şey için KENDİMİ ONAYLIYORUM.
Beni bir başkasının onaylaması gerekmiyor.
Ben kendimi onaylıyorum.
Ben kendimi seviyor,beğeniyor ve onaylıyorum.
Yaşadığım her şey benim kendi seçimim.
Verdiğim her karar benim kendi seçimim.
Ben tüm kararlarımı ve yaşadığım her şeyi onaylıyorum.
Ben kendimi onaylıyorum.
Ben kendimi bağışlıyorum.
Ben kendimi tümüyle seviyor ve takdir ediyorum.
Hayatı seviyorum.
Yaşamayı seviyorum.



Kalbinizden çıkaracağınız pembe sevgi ışığını kendi kalbinize yollayın.Işıklar gittikçe yüzünüzdeki değişimleri takip edebilirsiniz.

OLUMSUZ HUYLARI TEMİZLEME MEDİTASYONU:
ÖRNEK-İNATÇI
Ben ……….(inatçıyım.)….
Ben ……….(inatçı)……….olduğumu kabul ediyorum.
Ben………..(inatçılığımı)…sevgiye dönüştürmeye niyet ettim.
Ben………..(inatçılığımı)…seviyorum.
Kalpten pembe ışık çıkarılır.
*Meditasyonun gayesi bedenimizdeki korku enerjisini sevgi enerjisine dönüştürmektir.Günde 1 kere sizde var olan korkular için bu meditasyonu yüksek sesle yapabilirsiniz.
*Gün içinde korku duygusunun yükseldiğinin hissedilmesi durumunda önce derin bir nefes alıp verin.Ardından mümkünse yüksek sesle aşağıdaki cümleyi tekrarlayın.
Bu benim…………………..duygum.
Ben kendimi……………….duygum olduğum halimle seviyor ve kabul ediyorum.

Odağımı,ruhsal gelişimim için,özgürce,kolayca ve sevgiyle yönlendiriyorum

Bilinçaltı mesajları yaşamlarımızda ciddi ve kalıcı değişiklikler yaratmak amacıyla kullanılabiliyor.
Beynin bu kısmı, bellekten vücut ısısına ve bilincinizin ana özelliklerini belirlemeye kadar her şeyi kontrol eder
Bilinçaltı mesaj oluşumuyla ilgili en ünlü deney, Dr. James Vicary tarafından yapılmıştır. Vicary, “Patlamış mısır istiyorum” ve “Daha çok kola iç” sözcüklerini, bir grup sinema izleyicisinin önünde yalnızca 100 milisaniye süreyle yakıp söndürmüştür. Bilinç eşiğinin altında olduğundan, aslında kimse mesajları “görmemiştir”; ama patlamış mısır satışları % 57,8, kola satışları ise % 18,1 artmıştır
ABD Hükümeti, çok geçmeden, reklamlarda bu güçlü öneri tekniğinin kullanımını yasaklamıştır. Ama, bir süre sonra, bu tekniğin harika bir kendi kendine yardım aracı olabileceği fark edilmiştir ve kitleler, birdenbire, kişisel gelişim komutlarını doğrudan bilinçaltına gönderme gücüne sahip olmuşlardır.
Yaşamınızda hemen şimdi yoğunlaşmak istediğiniz birkaç ana hedefi belirlemekle başlayın. Örneğin, daha hızlı öğrenmeyi ya da sigarayı bırakmayı isteyebilirsiniz. Bu hedefi, “Ben hızla öğrenirim” ya da “Sigarayı bırakmaya hazırım” gibi, basit, kısa ve olumlu bir onaylama cümlesi şeklinde yazın.
Şimdi, onaylama cümlenizi, beyaz bir kartonun üzerine açıkça ve kalın siyah keçe kalemle yazın. Üç ya da daha fazla kart hazırlayın. Her birinde ana temanıza odaklanan onaylama cümleleri olsun. Bunları bir elektrik feneriyle birlikte yatağınızın kenarında saklayın.
Sırada asosyal kısım var.
Zihninizin kabul etme kapasitesinin yüksek olduğu anı yakalayacağız; bilinçaltınıza girişi sağlayan kapının sonuna dek açık olduğu gece yarısında zihninizi uyandıracağız.
Çalar saatinizi sabah 3’e kurun. Sonra her zamanki gibi uyuyun. Zili duyar duymaz, alarmı kapatın ve neredeyse içgüdüsel bir şekilde, onaylama cümlelerinin bulunduğu kartonları ve elektrik fenerinizi alın. Oda zifiri karanlık olmalı.
Daha sonra, feneri her bir kartona doğru defalarca yakıp söndürün. Bunu yaparken, kartonlara bakın. Sözcükleri bilinçli olarak seçmeye çalışmayın. Bu bilinçaltı mesajlar, bilinçaltınız içindir.
İşiniz bitince, basitçe feneri söndürün; kartonları yere bırakın ve uyumaya devam edin. Uykuya dalmak, yalnızca iki dakikanızı alacaktır. Emin olun, derin ve huzurlu bir uyku uyuyacaksınız. Bu kadar.


Biraz önce bilinçaltınıza bir dizi bilinçaltı mesaj gönderdiniz. Sırada heyecanlı bir şey varPek çok kişi, bu tekniği birkaç gece kullandıktan sonra, hedeflerine ulaşmada yardımcı olan ya da kararlarını etkileyen, sorun çözücü rüyalar gördüklerini belirtmişlerdir. Yalnızca bir hafta sonra ve neredeyse tüm katılımcılar, ana hedeflerine doğru önemli bir adım attıklarını fark ederler. Öğrenim hızları ciddi oranda artar. Nikotin bağımlılıkları yarı yarıya azalır. Değişim, içten olmaktadır Bu, çok basit bir sistemdir; ama gayet güçlüdür ve ne yazık ki çok az kullanılır Garip bir şekilde, bu makaleyi okuyan çoğu insan, bu basit deneyi yapmayacaktır. Buna inanmazlar. İşe yaramayacağını düşünürler.
Ne var ki, Tiger Woods, Steven Spielberg, hatta ABD Hükümeti bile bilinçaltı mesajların gücünü bilmektedirler.
Bilmiyorsanız, belki de onlara yetişmenin zamanı gelmiştir.
Yazar: Bradley Thompson